EBEVEYN VE ÇOCUK

Anne Baba Kavgasında Çocuklar Ne Yaşıyor?

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 14.04.2012

Anne Baba Kavgasında Çocuk

Anne Baba Kavgasında Çocuklar Ne Yaşıyor?

Duygusal ve fiziksel stres yaratan krizlerle aile içinde karşılaşılabilir. Ebeveyn kavgası bu krizler içinde önemli bir yer tutar.

Peki ama uzmanlar ne diyor? İşte AGAPE Danışmanlık Merkezi'nden Uzman Psikolog Oktay Şılar’dan ailelere çocuklarının yanında kavga etmeden önce düşünmeleri gereken önemli noktalar...

Kavgaya Şahit Olan Çocuğun Gelecekteki İlişkilerinde Sorunlar Yaşayabiliyor

Ev içerisinde ve çocuğun gözü önünde yaşanan tartışmalar çocuk için travmatiktir ve bu nedenle onların yanında tartışmaktan, kavga etmekten imtina etmek gerekmektedir. Bu tartışmalara şahit olan çocuğun yaşadığı duygular, kendi kişiliği ve gelecekteki ilişkileri üzerinde olumsuz bir etkiye yol açar.

Çocuğunuzu Kavgalarınızda Taraf ya Hakem Kılmaya Çalışmayın

Bu kavgalar sırasında kimi zaman duygusal iklim fazla ağırlaşır, sözlü ya da fiziksel şiddet olabilir. Ebeveynler çocukları bir koalisyon edinmek için kavgaya taraf ya da hakem kılmaya çalışabilir. Birbirlerinin kişiliğine yönelik ağır hakaretler edilebilir. Bazen bu tartışmalar geçici ayrılıklara yol açabilir ve taraflardan biri evi terk edebilir.

Anne-Baba Kavgası Sırasında Çocuklar Hangi Duyguları Yaşar?

Bu duygular, korku, kaygı, çaresizlik, öfke olabilir. Fiziksel düzeyde artmış ses tonu ve gerilimli bir atmosferde, bu havayı teneffüs eden çocuğun ilk duygusu korkmak olacaktır.

Anne-babasının anlayamadığı nedenlerden dolayı birbirleriyle kavga ediyor olmaları nedeni ile kendisinin ya da ebeveynlerinin zarar göreceğinden korkar çocuk. Kavga sırasında kulaklarını tıkar, bağırabilir, yatakta ise yorganın altına büzülüp ağlayabilir. Ya da sesini duyurabiliyorsa, korktuğunu ve kavga etmemelerini söyleyebilir.

Kaygı ise bilinçdışı bir süreçte ifade bulur. Çocuğun okul yaşantısında, arkadaşlık ilişkilerinde problemler belirebilir. Ailenin esenliğini gözetmek adına evde kalmak isteyen çocuk okula gitmek istemeyebilir, okulda arkadaşları ile ilişkilerinde kavgacı bir role kayabilir, huzursuz bir görünüm sergiler, dikkati dağılabilir, ders-aktivitelere ilgi ve başarıları azalabilir.

Çocuklar Yaşamlarını Devam Ettirmek İçin Anne Babaya İhtiyaçları Olduklarını Bilirler

Uykuları düzensizleşebilir, gece korkuları artabilir, kendi odasında yatan çocuk, anne-baba ile yatmak isteyebilir. Bu davranışları ile çocuk örtülü düzeyde, anne-baba kavgasını önlemeye yönelik bir çaba sarf etmektedir. Bu davranışların altında yatan asıl kaygı ise çocuğun kendi varoluş kaygılarıdır. Çocuklar, yaşamlarını devam ettirmek için yetişkinlere muhtaç olduklarını bilirler. Bu bilinçdışı bir bilme halidir ve sadece maddi bir yaşam kaygısı değildir.

Çocuklar yaşamak için fiziksel bakım kadar, sevgiye, ilgiye, duygusal olarak kollanmaya da ihtiyaç duyarlar. Süregiden anne-baba kavgalarının, çocukta bilinçdışı uyardığı ilk kaygı bu yaşam-ölüm kaygısıdır. Çocuk yukarıda saydığımız davranışlarla anne-baba çatışmasını kontrol altına almaya çalışarak aslında kendi varoluşu idame ettirmeye çalışır.

Bir diğer duygu ise suçluluktur. Çocuklarda suçluluk duygusunun ortaya çıkması psikodinamik gelişimin erken evrelerine denk düşer.

Bakım veren anneye tümden sahip olmak isteyen bebek, bunun fiziksel olarak imkansız olduğunu görünce, anneye karşı çift-değerli bir duygu yaşar. Hem onu çok sever, hem de her zaman ona ait olmadığı için anneye kızar. Bu kızgınlıkla fantezi dünyasında anneye ceza verir. Bu cezalandırmalara rağmen annenin yeterli bir bakıcı olması, suçluluk duygusunun temelini oluşturur. Bu nedenle de çocukta suçluluk duygusunun takip edilmesi önemlidir.

“Uslu Davranmazsan Biz Kavga Etmezdik”

Eğer çocuk kavga sırasında taraf olmaya yada hakem olmaya zorlanırsa, bir tarafa yakın durmak zorunda bırakıldığı için istemediği bir açmazın içinde kalır ve kendini kötü hisseder. Ya da bir kavga sonrasında ‘sen böyle davranmasan, kurallara uysan, uslu davransan biz kavga etmezdik’ gibi cümleler duyarsa kendisini hem suçlu hisseder hem de kendi benliğini olumsuz algılar.

Kendini suçlu hisseden bir çocuk, bu suçluluğunu telafi etmeye çalışır ve yetişkinlerin sebeplerini kavrayamadığı için hata üstüne hata yaparak kendini daha kötü hisseder ve bir kısır döngü yaşar. Bu süreçte mükemmelliyetçilik, kendi hatalarına karşı acımasız olma ve katı bir yargılama gibi özellikler belirebilir.

Diğer duygular ise çaresizlik ve görmezden gelme çabasıdır. Yetişkinlere müdahale edemeyen çocuğun çaresizlik duygusu artar. Bu duygu sıkışmışlığında çocuk ya olanları görmezden gelme, yadsıma gibi beyhude bir çaba içine girer ya da depresif bir duygu durumu yaşamaya başlar. Hangi tepkiyi vereceğinde kararsızlık yaşar, vereceği tepkinin getireceği sonuçları kestiremez, şaşkın ve ürkek bir halde ve bloke olup kalır.

Bu Tartışmalardan Çocuk Olumlu Şeyler de Öğrenebilir Ama...

Eğer anne-baba tartışmayı ilişkileri ve çocuk adına travmatik olacak noktaya kadar taşımıyorsa, çocuğun yanında başlayan bir tartışma eşlerin soğukkanlı oluşu ile o sırada makul sınırlar içinde kalıyorsa, çocuk bu tartışmalardan olumlu şeyler de öğrenebilir.

Anne-baba arasında görüş ayrılıklarının olması ve bazen buna bağlı olarak tartışılmasının sağlıklı bir ilişki formu oluşturduğunu görmesi çocuk için faydalı olabilir. Böylece aile dışındaki ilişkilerinde tartışma yaşayan çocuk bunların normal insani durumlar olduğunu bilir, hayal kırıklığı ya da çaresizlik yaşayıp kendini bastırmaz.

Dünyayı sadece mutluluk ve hazdan ibaret görmez bu durumları doğal karşılar. Böylece sıkıntılı durumlara karşı direnç eşiği, tolerasyonu yükselir ve her tartışmada hemen kırılmaz. Çocuklar birçok olumlu ve olumsuz duyguyu ev ortamında yaşayıp öğrenirler ve sadece sevginin, hoşgörünün değil, öfke ve kızgınlığında insani ifadeler olduğunu fark eder. Tabii ki önemli olan bu öfke ve kızgınlığın tartışmada nasıl sergilendiğidir.

Kavgaları Çocuğun Olmadığı Zamanlara Ertelemek En Doğru Karar

Tartışmalar her ne kadar spontan gelişse de, anne-baba bu tip durumlar için önceden kendi aralarında konuşup mümkün olduğu oranda izleyebilecekleri bir yol haritası çıkarabilirler. Bu konuda bazı örnekler verilebilir. Çiftler çocukların yanında iken derinleşme ihtimali yüksek olan tartışmalardan uzak durmayı seçebilirler. Bazı konular iki tarafı çok çabuk duygusal olarak ivmelendiriyorsa, en azından bu konular çocuğun olmadığı zamanlara ertelenebilir.

Çocukların kendi durumları ile ilgili olarak endişeye düşebilecekleri ve anlamayacakları parasal konular onların yanında tartışılmayabilir. Ev değişikliği, taşınma, boşanma, yakın birinin kaybı, büyüklerin ziyaretleri, zorunlu seyahatler, iş yemekleri vb. konularda ise çiftler tartışmalarını makul sınırlar içinde tutmalı, bu konuya bakışlarında bir ortaklık sağladıklarında kavga nedenleri ve sonuçlarını yaşına uygun düzeyde çocukla paylaşmalıdır.

Çocuklarla ilgili bir diğer tartışma çocuk yetiştirme tutumlarındaki farklılardan doğar.

Bir ebeveynin yaptığına diğeri müdahale edebilir. Bu durumlarda bazen çocuk, hangi ebeveyninin davranışı işine geliyorsa onu istismar edebilir. Bu istismar kötü niyetli değildir ve insan oluşun doğasında vardır.

Çocuk yetiştirmeye ilişkin tutumlardan doğan tartışmaların sonrasında anne-babanın bu konuları tartışması, ele alması önemlidir. Üzerinde uzlaşılan tutumları çocuk önünde yeniden tartışmamaya özen göstermek gerekir. Ağır sözlü ve fiziksel şiddet içeren tartışmalar içinse, tekerleği baştan icat etmeye gerek yok, tabii ki başarılabiliyorsa bundan kaçınmak gerekir.

“Hem pastayı yiyip hem ona sahip olamazsınız”

Çocuğun yanındaki tartışma büyüme eğilimi gösteriyorsa, özel bir işaret sistemi ile ara verilebilir. Sonrasında çocuk, şaşkın ve ürkekse duygusu mutlaka konuşulmalı, tartışmanın içeriği hakkında anlayabileceği düzeyde açıklama yapılmalıdır. 4 yaşlarındaki bir çocukla, ergen bir gence yapılacak açıklama doğal olarak farklı olacaktır.

Yaş ve gelişim özellikleri dikkate alınarak yapılacak açıklamalar, kimi zaman ikna edici olmasa bile, en azından o sırada çocuk kendi soru ve cevapları ile baş başa bırakılmamalı ve duygularını ifade edebilmesi için imkan yaratılmalıdır. Çocuğa yapılan açıklama onun korkularını uyarıcı olmamalıdır. Eğer buna rağmen çocuk kötü bir manzaraya şahit oluyorsa ebeveynlerden duygusal gücü yeten, çocuğu o ortamdan bir süre için uzaklaşmasını sağlayarak, tansiyonu düşürebilir.

İngiliz psikanalist Fairbain’in dediği gibi: “Hem pastayı yiyip hem ona sahip olamazsınız.” Hem kavga edip hem ruhsal sağlıklı oluşu kollamak her zaman kolay olmaz. Eğer bütün bu dinamik-sistemik süreçlerde ilişkiyi taşıma ve kollama noktasında zorlanıyorsanız, aranızdaki tartışmalar sizin ve çocuğunuzun ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başlamışsa, bildiklerinize rağmen buna engel olamıyorsanız, size bu konularda yardımcı olabilecek bir uzmana başvurabilirsiniz.

Konular :