PSİKOLOJİ VE KİŞİSEL GELİŞİM

Savaşmadan Kazanmak Mümkün mü?

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 08.04.2013

Savaşmadan Kazanmak Mümkün mü

Eğer siz de yenilgilerden bıkmışsanız ve güçlü bir kişi haline gelmek istiyorsanız "Mutlu Yaşama Sanatı" kitabının yazarı dünyaca ünlü kişisel gelişim uzmanı Josef Kirschner’in söylediklerine kulak verin.

Kendinizi Yüceltmek Adına Sürekli Başkasını Eleştiriyor musunuz?

Hayatını savaşarak kazanmak zorunda olduğuna inandırılan ve bu türlü bir eğitimle yetiştirilen birine, savaşmadan kazanmanın mümkün olduğunu söylemek, onu ne kadar da çok şaşırtacaktır. Televizyonun düğmesini çevirir-çevirmez, bu söylediklerimizi doğrulama fırsatım bulabilirsiniz. Her akşam yatağa girmeden önce, en az sekiz-on tane kavgayı ya da felâket haberini seyretmiş olduğunuzu inkâr edebilir misiniz?

Aslında Mutluluğa Ulaşmak Kazanmak Demektir

Artık günümüzde insanlar, şu soruyu soruyorlar: "Rakibimle savaşmak ve onu yok etmek ya da ona çaresizce esir olmak istemiyorum. O halde rekabet ve savaşın yerine, benim mutlu yaşamamı sağlayacak olan hangi davranışı koyabilirim?"

"Savaşmadan Kazanmayı Öğrenin"

Benim zafer kazanmaktan anladığım, bir rakibi yenmek ve ona üstün gelmek değil, bu oyun sırasında duyduğum mutluluktur. Bu mutluluğun az ya da çok oluşu, benim kazandığım zaferin derecesini de böylelikle belirler. Bu nedenle, oyunu kaybetmek, yani yenilgi de benim için ürkütücü bir şey olmaktan çıkmıştır. Tam tersine, her yenilgiyi ben, daha iyiye ve ileriye gitmek için bir fırsat olarak değerlendirir ve: "Gelecek seferde daha başarılı olmak için, bu yenilgiden ne gibi dersler almalıyım?" diye düşünürüm.

Savaşmadan Kazanmak Mümkün mü

Yenilgilerinizden Ders Alarak Güçlenin

Daha önceleri, para, kariyer, gurur ve erkeklik kavramı gibi konular için fanatik savaşlar verdiğim dönemlerde, beni rahatsız eden bir şey vardı: Kendimi yüceltebilmek için, hep başkalarını kötülemek ve aşağılamak zorunda kalırdım.

Bu durum, sizleri de rahatsız etmiyor mu? Ama yine de aynı tutum, toplumumuzda doğal bir davranış olarak, sürekli biçimde karşımıza çıkıyor:

• Anne ve babalar, kendi otoritelerini, gerekirse güç de kullanarak çocuklara kabul ettirmekte ve onları aşağılamaktadırlar.

• Kocalar da kanlarını, açık ya da gizli bir biçimde söyleşi bir tehditle aşağılamayı seçerler: "Sen, bensiz bir hiçsin. Kendi paranı kazanacak bilgi ve tecrüben de yok zaten."

• Firmalar ise çalışanları, işten çıkarma ile tehdit ederler.

Bazıları Zafer Kazanırken Bazıları Kaybeden Rolünü Üstlenir...

Her kim kendisinin, günlük savaş alanında karşılaşılan böylesi tehditlerle baskı altına alınmasına tepki göstermez ve boyun eğerse, kendini hep yenilgilerle yüz yüze bulur. Çünkü bazı kimselerin zafer kazanabilmeleri için, kimilerinin de kaybedenler ve yenilenler rolünü üstlenmeleri gerekmektedir.

Yenilenlerin en sık başvurdukları teselli cümlesi şudur: "Ama ne yapabilirim ki, başka türlü yapma ve davranma şansım ve imkânım yoktu.

Yenilgiden Bıktıysanız Bunları Deneyin

Eğer siz de yenilgilerden bıkmışsanız ve güçlü bir kişi haline gelmek istiyorsanız, şu üç özelliği kazanmaya gayret edin:

1. Sizi neyin mutlu ettiğine ya da edeceğine kendiniz karar verin. Çünkü mutluluğa ulaşmak, zaferi kazanmak demektir.

2. Eğer en temel değer yargısı olarak gücün, otoritenin ya da suçluluk duygusunun yerine, kendi kişiliğinizin gücünü koymayı başarırsanız, manipulatif oyunun ustası olma ve çoğu yarışmayı kazanma şansını elde edebilirsiniz.

3. Her türlü bağımlılıktan kurtulmayı başarın ve vazgeçebil-meyi öğrenin. Vazgeçmeye hazır olan bir insanı, hiç kimse baskı altına alamaz ve böylece de yenmesi mümkün olamaz.

Şimdi bu aşamada, ileride bazı yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için, iki noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum:

• Savaşmadan kazanma fikri, benim buluşum değildir. İnsan düşünebildiğinden beri, zafer kazanmanın tek yolunun savaşmaktan geçmediğine inanan birçok kimse, bu yaklaşımı çok farklı biçimlerde uygulamaya sokmuşlardır. Bu uygulamalardan bazıları başarılı, bazıları da başarısız olmuştur.

• Savaşmadan kazanmak, pasif bir uygulama ya da sanat değildir. Tam tersine, savaşmadan kazanmak isteyen bir kişi, diğerlerinden daha güçlü, daha iyi ve daha aktif olmak zorundadır.

Kim Hayatının Geri Kalanını Mutlu Geçirmek İstemez..

Tabii bu arada ilk olarak, içsel gücün dışsal güçten daha etkili olduğunu ve başkalarına karşı savaşmadan kazanmak istediğimizde, bu içsel gücü kullanmak zorunda olduğumuzu da belirtmek gerekir.

Mutlu yaşama sanatı, kitlesel bir hareket olmaktan çok, hayatlarının geri kalan bölümünü mutlu olarak geçirmek imtiyazını ve kalitesini elde etmek isteyenlere hitap eder. Sizi bu yolda cesaretlendirmek için şimdi, benim de her gün uygulamaya çalıştığım iki alıştırmayı aktaracağım:

Savaşmadan Kazanmak Mümkün mü

1.Kendini Savunmamak

Eğer ne istediğimi ve bir sorunla karşılaştığımda onu çözme konusunda ne kadar başarılı olabileceğimi iyice biliyorsam, bir hata yaptığımda kendimi savunmama da gerek kalmaz.

Kendimi savunmak yerine, saldırıdan kaçmak daha doğru olur. Bu konu ile ilgili olarak hayalimde kurduğum model şöyledir:

Karşımda kızgın bir kimsenin olduğunu ve suratıma bir yumruk atmaya hazırlandığım varsayarım.

O, kızgın ve hırslıdır, bense sakin ve huzurlu. O, beni yenmek istemektedir, benim aklımdan ise, savaşmak bile geçmemektedir.

Bu içsel güçle, o, bana karşı saldırıya geçtiğinde, hiç karşı koymam, sadece başımı kaçırırım. Onun yumruğu da boşa gider. O, ne kadar çabalar ve bana yumruk atmaya çalışırsa, ben de o kadar kaçar ve darbe almamaya bakarım. Sonuçta bana vuramadığım ve beni yenemeyeceğini anlayan saldırgan, bu eyleminden vazgeçer.

2. Hiç Bir Şeyi Eleştirmemek

İtiraf edeyim ki, ben her şeyi "iyi bildiğine" inanan ve fikrini söylemeden rahat edemeyen bir yapıya sahibim. Ama bu alışkanlığım, beni her zaman mutsuz etmiştir. Bu nedenle, bu huyumdan kurtulmaya karar verdim ve ilk olarak da, başka kişileri eleştirmekten vazgeçtim.

Aslında beni böyle davranmaya iten şey, başkalarını eleştiren kişilerin, bu yolla kendilerini ve kendi bilgilerini öne çıkarmak çabası içinde olduklarını fark etmemdi.

Benim için önemli olmayan şeylerden vazgeçmeyi öğrendikçe, daha da rahatladığımı anlamış bulunuyorum. Bir başkasına karşı haklı olup-olmamak da, benim açımdan hayatî bir önem taşımıyor. Bence, bir tartışma sırasında kimin haklı olduğu değil de, hakkın "ne" olduğu sorusu öne çıkmalıdır.

Savaşmadan Kazanma Sanatını ÖğrenmekSandığınız Kadar Zor Değil!

Kısaca, bir kere vazgeçmeyi öğrendikten sonra, her an ve her olayda ve herkese karşı haklı çıkmak telaşı ve çabasından vazgeçmek, bana hiç de zor gelmiyor doğrusu. Gördüğünüz gibi, savaşmadan kazanma sanatı ile yakından ilgilenmeye başlanacak olursa, bunu öğrenmek, pek de o kadar güç değildir.

Konular :