ÖZEL RÖPORTAJLAR

Pedagog Sevil Yavuz: "Çocuğumuzun Bedeni Sağlıklı, Peki Ya Ruhu?"

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 09.07.2010

Pedagog Sevil Yavuz

Çocuklarımızın beden sağlığı kadar, ruh sağlığı da hiç kuşkusuz önemlidir. Günümüzde aileler artık, çocuklarının bedensel, zihinsel, sosyal, gelişimlerinin yanı sıra, ruh ve duygusal sağlıklarıyla da yakından ilgileniyor.

Dolayısıyla da anne, babaları aydınlatmak ve çocuklarının gelişimlerini takip etmek açısından pedagoglara önemli görevler düşüyor. Sizler için uzman yazarlarımızdan Pedagog, Çocuk ve Ergen Psikolojisi ve Gelişimi Uzmanı Sevil Yavuz, ailelerin en çok merak ettiği soruları yanıtladı.

Gece-gündüz altını ıslatma, tırnak yeme, okul fobisi, saç çekme gibi istenmeyen davranışları sergileyen çocuklarda görülen bu sorunların temelindeki sebep veya sebepler nelerdir? Bu durumda ailelere düşen görevler nelerdir?

Davranış sorunlarının aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, okul sorunları gibi çok çeşitli nedenleri olabilir. Bunun yanında biyolojik nedenlerde olabilir. Tam olarak bu davranışların nedenlerini anlamak mümkün olmayabilir. Pedagog tarafından çocuğun düzenli olarak takip edilmesi ve terapi görmesi gerekebilir. Ailelerin bu sorunlar büyümeden uzman desteği alması daha ciddi problemler yaşanmasına engel olacaktır. Uzman, anne babanın göremediği aile dinamiklerindeki problemleri fark edecek ve bu konuda aileye rehberlik edecektir.

Boşanma çocuğa nasıl anlatılmalı?

Her çocuğun boşanmayı kabullenmesi farklılık gösterecektir. Çocuğun yaşına ve tepkilerine göre nasıl bir yaklaşım geliştireceğimiz değişecektir. Boşanma çocuğun hayatında çok ciddi değişikliklere neden olacağı için çok hassas bir konudur ve bir uzman desteğinde boşanma süreci planlanabilir ve uzman rehberliğinde anlatılabilinir. Boşanma sonrası çocuk boşanmayı kabullenmekte zorlanıyor ve davranışlarında değişiklik gözleniyorsa psikolojik destek alması gerekecektir. Bunla birlikte anne babanın medeni şekilde ayrılması önem kazanıyor.

Çocuğun hayatında çok büyük değişiklikler yaratmamaya özen göstermek gerekiyor. Mesela boşanma ile birlikte evin, arkadaş çevresinin, okulun değişmesi çocuk için çok zor olacaktır. Bu nedenle evden ayrılan çocuk olmamalıdır. Genelde çocuk küçükse anneyle normalde yaşadıkları çevrede yaşamaya devam eder. Bu, çocuğun evden babasının gitmesini kabullenmesini biraz olsun kolaylaştıracaktır. Çocuğun boşanmadan olumsuz etkilenmesini tamamen önlemek mümkün değildir. Aile içi tartışma ve şiddette şahit olmasındansa tabi ki anne babanın ayrılması daha sağlıklıdır.

Kardeş kıskançlığı nasıl önlenebilir?

Kardeş kıskançlığı da çocuk için kabullenmesi çok zor bir durumdur. Çocuğun yeni kardeşi kabullenilmesi; çocuğun yaşına, ailenin çocuğa yaklaşımına ve çocuğun kişilik özelliklerine bağlı olarak değişecektir. Kardeş kıskançlığını önlemenin maalesef bir reçetesi yok. Sadece daha ılımlı hale getirilebilinir. Kardeşlerin kıskançlığı yaşaması doğal ve sağlıklıdır. Burada önemli olan kıskançlık derecesi ve birbirlerine olan davranışlarıdır. Anne baba, kardeş dünyaya geldiğinde ilk çocuğuna eskiden nasıl bir hayat sunuyorsa aynını sunmaya çalışmalıdırlar. Yani birlikte, anne-baba ve ilk çocuk hafta sonu gezilerine devam etmeli. Kardeş olmadan baş başa zaman geçirebilmeli. “Kardeşini senden daha çok seviyorum” gibi kıskançlığı tetikleyecek şakalar yapılmamalıdır.

Yeni kardeşin doğumu öncesi çocuklarımızı bu sürece nasıl hazırlayabiliriz?

Çocuğunuzun yaşı küçükse doğum öncesi bunu anlaması biraz daha zor olabilir. Çünkü bu yaşta çocukların soyut düşünme yetenekleri gelişmemiştir. Bu nedenle, küçük çocuklarda doğum sonrası süreçte ailenin davranışları daha önemli olur.

Küçük yaştaki çocuklarda bunu hikâye anlatarak açıklayabilirsiniz. Hikâyelerin içeriği aile sevgisi, kardeş sevgisi, yeni bir kardeşin gelişi olabilir. Bu hikâyelerde yeni bir kardeşin gelişinin çok güzel bir şey olduğu mesajını verin ve hikâyenin konusuna verdiği tepkiye göre sorular sorarak hikâyedeki çocukla empati kurmasını ve kardeşini sevmesini öğretin. Kardeşi olan çocuk, hikâyede bir kahraman olacaktır ve o da kendini kardeşi olacağı için bir kahraman gibi hissedecektir.

Bu hikâyede, yeni bir kardeş gelince hayatında onun hoşuna gidecek değişikliklerden bahsedin. Mesela, kardeşin olunca evde canın sıkılmayacak ve o biraz büyünce onunla oynayabileceksin. Kardeşin gelişinin onun için iyi bir şey olduğu mesajını verebilmeniz. Doğum zamanına iki hafta kala, çocuğunuzun yaşına göre yeni bir kardeşin gelişini biyolojik olarak açıklayın; doğum sonrası bebeğin ne büyüklükte olacağını, bakım ihtiyaçlarını ve kardeşine yardım eden çocuğu anlatan bir hikâye kitabını bulmanız ya da bir uzmandan yardım alarak resimlemeniz gerekebilir.

Bu, bebeğin doğumunu, kardeşinin ne büyüklükte olabileceğini, neler yapabileceğini öğrenmesine ve böylece çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. Bu hikâyeleri anlatırken, çocuk, resimlere bakarken mutlaka kendisinden bir şey katın. Mesela, hikâyede anne bebeğin bezini değiştiriyor, diğer kardeşi ise ıslak mendili annesine vermek, kardeşine yardım etmek için tutuyordur. Bu resme bakarken, “ Sen de kardeşine böyle yardım edebilirsin...” gibi sözlerle yeni bir sorumluluk alacağını ve kardeşine yardım ettiği için onunla gurur duyacağınız mesajını verebilirsiniz.

Eğer çocuğun yaşı büyükse hikâye yerine; kardeş gelince neler olacak, o kardeşi için neler yapabilir bunu uygun dille anlatabilirsiniz.Yaşı küçük olsun büyük olsun kardeş için yapılan hazırlıklarda onun da fikrini alın. Mesela kardeşinin odasını hangi renk boyayalım, hangi mobilyayı alalım gibi konularda fikrini sorun. Kardeşi için bir şey alırken mutlaka onun için de bir hediye alın.

Doğum anı ve sonrası ilk haftalar annenin yanında mümkünse bir yardımcı olmalı. Bu yardımcı; baba, teyze, hala, arkadaş, ya da oyun ablası olabilir. Anne bebekle ilgilenirken, oyun ablası da çocukla birebir ilgilenip dikkatini başka yerlere vererek, çocuğun yeni bir kardeşin varlığına alışmasını kolaylaştırabilir. Doğumdan sonra anne bitkin olacaktır ve bebek bakıma muhtaç olduğu için çocukla ilgilenemeyecektir. Bu da çocuğa artık seni sevmiyoruz, seninle ilgilenmiyoruz, sen bizim için daha az önemlisinin mesajını verir. Bu nedenle, anne bebeğin bakımını yaparken, baba çocuğa özel ilgi göstermeli ve onu sevdiği yerlere götürmelidir. Babanın zamanı yoksa hala, teyze ya da oyun ablası, çocuğun ilgisiz kalmasını önleyebilir. Anne ise bebek uyurken, onunla zaman geçirmeli, kucağına almalı, sevmeli, onu ne kadar çok sevdiğini sözlü ve davranışlarıyla göstermelidir.

Çocuğun kardeşine yardım etmesi için fırsatlar yaratın

Öncelikle bebeğin özelliklerinden bahsedin. Geçmişte onun da böyle bir bebek olduğunu, neler yapabildiğini, neler yapamadığından bahsedin ve ona bebeklik resimlerini gösterin. Küçük bebeklerin bakıma muhtaç olduğunu, konuşamadığını, isteklerini ağlayarak gösterdiğini anlatın. Bakıma muhtaç olduğu için bakımında onun da yardım edebileceğini söyleyin. Örneğin, “Bebek uyanmış mı bir bakar mısın” gibi onun yapabileceği basit görevler verin sonra ise bu görevi yaptığı için onu takdir edin ve gurur duymasını sağlayın. Anne-baba olarak kendinizi yeni bir bebek dünyaya geldiği için kızım veya oğlum kendini kötü hissedecek diye üzmeyin. Doğumdan sonraki ilk haftalar ve aylardan sonra her şey yoluna girecek ve çocuğunuz, kardeşi olduğu için mutlu olacaktır.

Anaokulu seçerken nelere dikkat etmek gerekir?

Eğitim, doğumla başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçtir. Hayat boyu sürecek öğrenmenin temelleri ise ilk altı yaşta, yani erken çocukluk döneminde atılır. Bu dönemde çocuklara kaliteli bir eğitim verilmesi ve olumlu çevre şartları sunulması çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini desteklemede çok önemli rol oynar. Çünkü bu dönemdeki eksikliklerin ilerde telafisi çok zordur.

Erken çocukluk eğitimi, çocukların gelişimlerini en üst düzeyde gerçekleştirmesi için kritik bir dönemdir. Çocuğunuzun bu eğitimi alması için göndereceğiniz anaokulunu, gösterişli broşürlere aldanmadan, eğitim kalitesine göre itinayla seçmelisiniz.

Anaokulu seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli kıstas öğretmendir. Okul öncesi dönemde öğretmenin önemi tartışılmaz. Okulun fiziki şartları ne kadar iyi olursa olsun, program ne kadar dikkatli hazırlanmış olursa olsun, çocuklarla bütün gün beraber olan, programı uygulayan öğretmendir. Çocukları gözleyip programı geliştirecek, çocuklara şefkatle yaklaşıp onların ihtiyaçlarını bir anne gibi karşılayacak kişi de yine öğretmendir. Kısacası okulun eğitim kalitesini belirleyen öğretmendir.

Öğretmenin yanı sıra, iyi bir eğitim kadrosunun olması, özellikle pedagog desteği verilmesi de diğer bir kriterdir. Anaokulunda bir pedagogun olması, çocuğunuzda sizin fark edemediğiniz birçok sorunun erken fark edilmesini ve ona göre program düzenlenmesine sağlayacaktır.

Diğer önemli husus okuldaki öğretmen-çocuk oranıdır. Sınıfta bir öğretmene düşen çocuk sayısı okul öncesi dönemde çok önemlidir. Özellikle kreş döneminde bir öğretmene düşen çocuk sayısı 5’i geçmemelidir. 3-6 yaş döneme ise bu sayı 12’i geçmemeli ve sınıfta bir yardımcı öğretmen olmalıdır.

Okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan çeşitli eğitim modelleri vardır. Bu eğitim modelleri farklı kültürlerden geldikleri için bizim kültürümüzde uygulandığında problemler ortaya çıkabiliyor. Ayrıca, her eğitim modeli artılara ve eksilere sahiptir.

Tek bir eğitim modeli yerine her eğitim modelinin kültürümüzle ve eğitim felsefemizle uyumlu yönlerini alarak kendi kültürümüze uygun hale getirmek gerekiyor. Anaokulunda program nasıl geliştiriliyor, programı hazırlarken bireysel farklılıklara dikkat ediliyor mu öğrenmelisiniz. Eğitim programı çocukların bireysel farklılıklarına cevap verecek şekilde düzenlenmeli. Bazı çocuklar görerek, bazıları dokunarak, bazıları ise duyarak öğreniyor. Örneğin, konu meyveler ise meyve çeşitleri sınıfa getirilmeli, her çocuğun dokunması, tatması, görmesi ve özelliklerini anlatarak duyması sağlanmalı.

Okulun fiziki şartları da önemlidir. Sınıflarda hijyen kurallarına ve temizliğe dikkat edilmeli. Mobilyalar çocukların boyunda olmalı ve mobilyaların sivri kısımları kaplanmalı. Köşeler ve oyuncaklar çocukların özgürce hareket etmelerini destekleyecek şekilde düzenlenmeli. Oyuncak ve eğitim materyalleri çocukların görebilecekleri şekilde yerleştirilmeli ve dolaplar, çekmeceler, kutular etiketlenmeli. Çocukların yaş grubuna göre tehlikeli oyuncak ve materyaller sınıfta tutulmamalı (Çocukların yutabilecekleri oyuncak parçaları, kesici aletler, kimyasal maddeler). Temiz, düzenli ve ferah olmalıdır.

Bebek bakıcısı seçerken nelere dikkat etmek gerekir?

Günümüzün ekonomik şartları ve değişen aile yapılarıyla birlikte çalışan anne sayısı ve buna paralel olarak çocuk bakıcısına duyulan ihtiyaç her geçen gün hızla artarken, yeni gelişen bu sektörde ciddi bir kalite problemi yaşanmaktadır. Aileler, iyi bir bakıcı bulamamaktan şikâyet ederken, bakıcılar da hak ettikleri saygıyı göremediklerinden ve çalışma şartlarının ağır olmasından şikâyet etmektedir.

Bakıcının mutluluğu, çocuğun mutluluğu demektir. Aileler, bakıcıya saygı duymalı, değer vermeli ve ihtiyaçlarına duyarlı olmalıdır. Ayrıca çocuk bakıcısının görevi, hayatını size ve ailenize adamak, sizin hayatınızı yaşamak değil; çocuğunuza belirli saatler içerisinde bakmaktır. Onun da kendi hayatı ve ihtiyaçları olduğunu unutmayın. Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi ve mutluluğu, bakıcısıyla olan olumlu iletişiminize bağlıdır.

Bakıcı seçerken önce bakıcıdan beklentiniz nedir bu çok önemli. Bakıcı kaç yaş grubundaki çocuğa bakacak? Çocuğun sadece bakımından mı sorumlu olacak yoksa eğitim de verecek mi? Aileler kendi beklenti ve ihtiyaçlarına göre bir bakıcı bulmalıdır. 0-1 yaş döneminde eğitimden çok bakım ve hijyen önemli olduğu için eğitimli bir bakıcı tercih edilmeyebilir. Sonrasında mutlaka tecrübeli ve eğitimli bir bakıcı tercih etmek gerekiyor. Diğer taraftan, ailelerin çoğu eğitimli bakıcı bulamadığı için orta ve üstü anne olan bakıcılar çocuklara bakıyor. Burada her şeyden önemlisi güven duyabileceğimiz birini bulmanızdır. Çocukları seven, eğitimli ve güvenilir birini bulmak çok önemlidir.

Bir de bakıcının yatılı olmamasına dikkat edilmeli. Çünkü yatılı bir bakıcı demek yeni bir aile üyesi demektir ve çocuk bakıcıyı ne aileden biri olarak ne de aile dışından biri olarak görebilir, aynı ev paylaşılırsa. Bakıcıya saygı azalabilir. Gündüzlü olursa daha fazla saygı duyar. Akşamları ve hafta sonları çocukla bakıcı değil, anne-baba ilgilenmelidir.

Değerli açıklamalarıyla bizleri aydınlatan Sevil Yavuz'a hepimizaileyiz.com ailesi olarak teşekkür ederiz.



Temmuz 2010

Röportaj: Cansu BULDU ÇAN

Dikkat: Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kopyalanamaz, hiçbir şekilde kullanılamaz.

Konular :