ANNE BABA REHBERİ - GÜVEM TÜRE

Ve Düşlerimizdeki Taşlı Yolları Aştık!

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 19.07.2012

Ve Düşlerimizdeki Taşlı Yolları Aştık

Biz üç arkadaşa, bundan üç ay önce bizden biraz daha maceracı olan dördüncümüz tarafından bir teklif geldi. “Karadenize gidelim mi?” Az ama çok az düşünerek “Eveeet!!” dedik. Az ama çok az yerine, uzunca düşünseydik bu macerayı yaşayamazdık.

Yaş ortalaması 65 olan biz, dört kız yollara düşerek Kars'a gittik. Yok, yollara düşmeden Kars'a gittik. Kars'a uçakla gittiğimiz için başımıza nelerin geleceğini bilmiyorduk. Bizi orada, bize rehberlik edecek olanlar karşıladı veeee Ani harabelerinden sonra ver elini Şavşat. Orada doğanın içine, yaylaların güzelliğini bozmadan yerleştirilmiş olan bungalovlarda kaldık. Sadece bir gece. Ertesi sabah kikirderken, şimdi biraz yürüyeceğiz dediler. Şimdi, biraz 6 km. kadar yürüdük. Sorun yok. 6 km. sonra araba bizi aldı ve de başladık tepelere tırmanmaya. Bulutlara yaklaşınca gene şimdi, biraz yürüyeceğiz dediler ve biz 9 km daha yürüdük. Ellerimizde yürüyüş için sopalar. Fakat yollar daracık, taşlı. Bir de yağmur o kadar olur. Islanıyoruz ve kuruyoruz. Ancak bu söylediğim km.’ler benim Ataköy yürüme parkurunda değil; taşlı, topraklı ve su geçmeli yerler. Bir tarafı dağ, bir tarafı uçurum. Ama ne gam yürüyoruz. Allah’ını seven bizi tutmasın.

Ve Düşlerimizdeki Taşlı Yolları Aştık

Gittik ve Geri Gelmeyi Becerebildik

Bize eşlik eden rehberler var. Bir de bizim gibi yürümeye gelmiş olan Bursalı bir doktor bey var. Ancak biz kızlar peşin olarak yürümek isteyen doktor beye engel olmamak için, bir rehberle istediği yerlere gitmesini ve bize takılmamasını önerdik. Bunu yaparak doktor beyi değil, kendimizi rahatlatlık. Zira bazı yerlerde biz hedefe gidene kadar doktorcuğum bize tur bindirdi. Olsun, biz de gidebildiğimiz kadar gittik ya. En çok yorulduğumuz yerler yokuşlar ve çıkışlar oldu. Ne var... Düz yolda herkes gider. Ataköy’de bir saatte gittiğim yolu Karadeniz’de 2 saatte anca gittik. Son iki gün için doktorcuğumuzun arkadaşları da bize katıldı. Onlarla da kaynaştık. Onların bizden farkı, evli ve çocuklu olmalarıydı. Ama onlar da en az bizim kadar gülmeyi seviyorlardı.

3200 metrelere ulaşmaya çalıştık. 2300 metrelerde donduk. Hiç çivi kullanılmadan yapılan ahşap evlerde yattık. Buz gibi sular içtik. Orman gülünün çayır gibi yayıldığı yerlerde çığlıklar attık. Lekoban yaylasında, yaylada konaklayan 5-6 evin nasıl bir çaba ile akan sudan elektrik ürettiklerini dinledik. Yani Hes'ler olmadan, doğaya hiç zarar vermeden yapılacakları gördük. Karadeniz’in Macahel yaylalarında yaylalandık. Machael Gürcü dilinde, bir bilek ve onun hemen altında beş parmağa ayrılan vadiler sistemi demekmiş.

Kayın ormanlarının içinde kovanlar var. Her yer bal, her yer arı. Arılar bildiğiniz arılardan (ben bildiğim için size söylüyorum.) değil. Onlar Kafkas arısı. Bizim bildiğimiz arıların dilleri 4-5 cm, bunlarınki 7 cm. Onun için çiçeklerin taaa içine kadar burunlarını sokuyorlar. Yaptıkları bal da öylesine güzel oluyor işte. Ben yedim.

Bu arada bir bilgiyi daha paylaşayım.Yöre insanları 15 sene öncesine kadar şeker almazlarmış. Çaylarına ve tatlılarına bal koyarlarmış. Bu nedenle ortalama ömür 108 civarı. 85 yaşındaki nineler yaylalarda hayvan kovalıyorlar. Süt mü?.. Hayvanlar binbir çiçeğin kapladığı yaylalarda otlayınca süt de çiçek kokuyor, bal gibi. Bardakdan bir yudum içince gene kaymak bağlıyor. Ben çok şaşırdım, sütü unutmuşum. İstanbul’da sütü içince bardağa bile bulaşmıyor.

Ve Düşlerimizdeki Taşlı Yolları Aştık

İnsanların sakin ve mutlu oluşunu önce anlayamadım. Doğa koşulları çok zor. Kış ayı ekim sonu gibi başlıyor ve kar yolları kapatıyor, evden çıkmak bile zor. Tam 8 ay bunu yaşıyorlar. Kışın kanamadan ve hastalıktan genellikle kadınlar hayatlarını kaybediyorlar. Peki neden bu kadar sakinler? Gazete yok, TV yok, internet yok, hava kirliliği yok, çoğu yerde telefonlar da çekmiyor. Sonuç olarak onları delirtecek şeylerden uzaktalar. Sular akıyor gürül gürül. Her yer şelale, şarlak. Hayvanlar otluyor ve arıların kuşların sesinden başka ses yok etrafta.

Yanlız biz oralardayken biraz ses oldu. O kadar ama o kadar çok güldük ki dağlar bizi unutmayacak. Halimize çok güldük. Düşmelerimize, taşlı yolları nasıl aştığımıza, yağmur deli gibi yağarken bir çalı dibine çöküşümüze, soğuk sulara giren çılgın arkadaşımıza, araba durunca yolculuktan bayılıp inemeyişimize, inince binemeyişimize herşeye güldük.


6 günün sonunda Batum'dan uçağa bindiğimiz zaman da kendimize şaşmaya başladık.Nasıl gittik oralara, nasıl yürüdük o yolları, hem de ortalama günde 13-15 km’lik parkurları.Eve geldik. Koltuklara yayıldık ve kalkarken ıhladık.

Gene gidecekmiyiz? Eveeettttttt!!!!!

Konular :