MAGAZİN

Gülben Ergen Çocuklarını Anlattı...

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 09.05.2011

Gülben Ergen Çocuklarını Anlattı

İşte Vatan gazetesinin Anneler Günü nedeniyle Gülben Ergen'le yaptığı röportaj.

Sen nasıl bir anneyle büyüdün? Annelikte onu model olarak aldın mı?

Annem gerçek bır kadındı, ne fazla şefkatli ne katı... Doğal, akışına bırakan, inançlı, teslimiyetli bir anne... Ben daha korumacıyım, daha fazla detaycıyım... Annemin nefesi, varlığı, hayata bakışı yeter.

Bana verdiği en önemli duygu, kendime duyduğum güven duygusu.

Anneliği fazla ciddiye alan annelerden misin ?

Ciddiye almak ne kelime... Hayatımın en tepesinde, Allah’ın varlığından sonra en büyük gerçeğim. Bana lütuf edilmiş en kutsal hediye, annelik benim için.

Üç erkek annesi olmak bayağı güzel bir duygu. İnsanı bayağı güvende ve havalı hissettiriyor, değil mi?

Ben yaşamın her zerresinde Allah’ın varlığıyla kendimi güvende hissettim, bu ağır misyonu çocuklarıma yüklemem.

Evlatlarım bana kendimi güvende hissettirmesinler, ben yeterince gururluyum onların bana aşkla bakan gözleriyle... Kendi hayatlarıyla meşgul olsunlar, mutlu olsunlar, kendilerine güvensinler, güvende hissetsinler kendilerini...

Doğuma tek başıma gittim, yanımda kimse yoktu.

Atlas nasıl bir çocuk?

Atlas kimselere benzemeyen bir çocuk, Atlas atlas gibi... Farklı, sıcak, ilk göz ağrım benim o, ilk kahramanım benim o...

İkizlerin haberini alınca ne hissettin?

İkiz olduklarını doktorum ilk söylediğinde anlayamadım, ömrümün sonuna kadar aklıma gelmezdi benim ikiz hamilelik yaşayacağım. İkinci çocuğa hep sıcak bakardım ama bu kadar erken olacağını da düşünememiştim. Başıma gelmiş en büyük mucizedir her yaşadığım. Çok ama çok zor bir hamilelik süreci geçirdim, dördüncü ayda yatmak zorunda kaldım. 3 ay günde 10 dakikadan fazla ayakta kalmıyordum, evde olduğum iğneleri, aldığımız önlemleri, benim gibi hareketli yerinde duramayan birisi için büyük bir sabır sınavıydı. 7 ay 10 günlüktü Ares ve Güney geldiğinde. Tek başıma gittim doğuma, kimse yoktu.

Onlar vardı yanımda, Atlas’ı yatağında öptüm ve sabah 5’te evden çıktım hastaneye gittim. Acilden girdiğimde beni görenleri teselli ettim, sakin olun diye. Ama içimden o kadar dua ettim ki doğum başlamasın hastanede yatayım; ama bu kadar erken olmasın diye. Çok riskliydi çok... Atlas 3.5 kilo doğmuştu, Ares ve Güney’in ikisinin toplam kilosu 2.900’dü. 2.5 ay yoğun bakımda yattılar.

Haftalarca damlalıkla midelerinden beslendiler. Ben mucizeyi gördüm, ben mucizeyi yaşadım; gün gün nefes aldılar, bazen nefes alamadılar, başlarındakı alarm ötüyordu oksijen düştüğünde... Şimdi 2 yaşlarına geldiler, Allah onlardan razı olsun benim yüzümü güldürdüler.

İşimi, kendi saat dilimlerimde kendi kurallarımla yapıyorum.

Sen takıntılı bir annesin. Bir taraftan da sanatçısın. Nasıl başa çıkıyorsun 3 çocukla?

Başa çıkmak gibi gelmiyor bana. Çok mutluyum eve saçtıkları neşeden, coşkudan... İşlerime gelince, benim kurallarımda benim saat dilimlerimde yapıyorum işimi. İşim ve tüm hayat biliyor ki her şey bekleyebilir Atlas, Ares, Güney beklemez (gülüyor)... Ben de artık bilincindeyim, hani uçakta yapılan anons var ya, ‘önce kendi maskenizi sonra çocuğunuzun maskesini takın’ diye. Onu uygulamanın yollarını arıyorum artık. Anne iyiyse, anne mutluysa çocuklar iyi.

Bir günün nasıl geçiyor?

Hafta içi her sabah yayına gittiğim için aynı saatte uyanıyoruz; 6 buçuk 7 arası ayaktayız cümbür cemaat, kahvaltımızı yapıyoruz. Atlas’ı uyandırıp, miniklerden birini alıyorum yanıma. Tüm set ekibiyle iç içe olmalarını seviyorum.

Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik annelerini sevmektir dedin. Sevgi içinde büyümek, çocuklara verebileceğiniz en büyük miras mı?

Sevgi hepimizin aradığı tek gerekçe hayatta. Sevelim ve sevilelim isteriz. İşler bazen yolunda gitmeyebilir. Yolunda gitmeyen şeyler sevgisizlik demek değildir, benim çocuklarım güçlüdürler. Anneleri de, babaları da, amcaları da, annaneleri, dedeleri, babaanneleri de seviyor onları. Bu röportajı okuyan binlerce anne bilirim ki benim evlatlarıma da dua etmektedir, buna adım kadar hatta daha fazla eminim...

Çocuklar Gülsün Diye ağır işçilik yaptım.

‘’Çocuklar Gülsün Diye’’ projesi anneliğinizle başladı ve bu proje başladığından beri 7 anaokulunun açılmasını sağladın. Şehir şehir gezip çocuklara yardım götürüyorsun, bu nasıl bir duygu?

Okul öncesi eğitim bir hayatın en temelinde... O kadar önemli ki, araştırmalarca kanıtlanmış 0-6 yaş arası alınan tüm duygular varlıklar, yokluklar, kompleksler, acılar, sevinçler, bir ömrü oluşturan karakterin temellerini oluşturuyor... Çocuklar Gülsün Diye, Milli Eğitim Bakanlığı ile elele yürüdü; 1 senede 7 anaokulu açtık. En uzak köyleri hedefledik, Trabzon’dan Mardin’e, Erzurum’dan Sinop’a, İstanbul’dan Tokat’a en uzak köylere gittik.

Hayata minnetimdir “Çocuklar Gülsün Diye”. En ağır işçi nasıl çalışırsa öyle çalıştım bu projenın her aşamasında... Duvarından, lavabosuna, oyuncaklarından, yemek masalarına kadar canımla başımla dostum Elvan ve minik çalışanlarımız ve gönüllülerimizle çalıştık. Bağış yapanlar bana inandılar, 1 liradan 10 liraya her miktar bağışımız oldu. Milyarları imece usulü topladık; hep şeffaf çalıştık, denetlendik.

Konular :
BU HABERLER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR