Her Şeyin Aşırısı Zarar; Bu Annelikte de Böyle!
Çocuğuna karşı “Aşırı sevgi, ilgi”, “Aşırı Otorite” ve “Aşırı Mükemmelliyetçi” yaklaşım sergileyen annelerin bu “aşırı” tutumları, çocuklarının üzerinde, ömür boyu derin izler bırakacak sorunlara neden olabiliyor. Ünlü Psikiyatrist Suna Tanaltay “aşırı”ya kaçan anneleri bakın nasıl tanımlıyor.
Anne olmak görünürde basit bir roldür; insan yavrusuna bakmak, beslemek, sevmek, sıcak tutmak, korumak aslında hiç de zor değildir. Fakat iş pratik uygulamaya gelince, bu rol annenin bütün varlığını ve düşüncesini kaplar.
Anneler çocuklarıyla ilgili hayaller kurar, onun geleceğine ilişkin planlar yapmaya başlarlar. Anne daha çok şey bildikçe daha çok ayrıntı ile uğraşmaya başlar. Günümüzde annelik rolü bu nedenle giderek karmaşıklaşmıştır. Tüm bu karmaşıklık, “aşırı” annelerin oluşmasına neden olmuştur.
Özellikle de son yüzyılda erişkinlerin, "kendi davranışlarının kökenini geçmişte, çocuklarında arama" ve bu yaklaşımlarının yanlış bir uzantısı olarak da "geriye dönüp de başlarına gelen her sorundan dolayı annelerini suçlama" eğilimleri ortaya çıktığından beri çoğu anne, çocuğunun geleceğinin bütün yükünü ilk andan itibaren omuzlarında hissetmeye başlıyor.
Günümüzde anneler yoğun bir bilimsel bombardıman altındalar. Bu yüzden kimi zaman çocuklarıyla ilgili durumlarda, ham bilimsel verilere dayanarak yanlış kararlar alabilmekteler. Medya aracılığıyla annelere birbirleriyle çelişen mesajlar bir anda veriliyor. Bu durum ise anneler üzerinde olumsuz etkilere neden olabiliyor. Doğal olarak da bir anda “aşırı”ya kaçan anneler oluşuveriyor...
“Aşırı Sevgi”Gösteren Anneler
Çocuk İç Ses: “Üzerime Varma, uzak dur benden....”
Bazı anneler, çocuklarına, öylesine düşkündürler ki, çocuk dışındaki tüm hayatları felce uğramış gibidir. Sosyal evlilik ve kültürel ilişkilerini ellerinden geldiğince aza indirmiş durumdadırlar.
Bu konuyu çok etraflı olarak inceleyen, psikiyatrist “Levi”, aşırı sevgi ve ilginin belki de itmeyi engelleyen bir telafi mekanizması olduğunu söyler. İtmemek için fazla korumak ve çok aşırı ilgilenmek; bu durumu göstermek ve sergilemek...
Gerçek aşırı sevgi, analık içgüdüsünün çok baskın olduğu durumlarda görülür. Geç evlenmek, uzun süre doğum yapamamak gibi hallerde, çocuk doğar doğmaz çok aşırı, adeta kontrolsüz bir sevgi ortaya çıkar.
Çok seven anne, bazen aşırı hoşgörülüdür. Yanlış davranışlar hep hoşgörü ile karşılanırsa, çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenemeyecektir. Bazen de, çocuğun üzerine pek çok düşen, ona aşırı kol-kanat geren anne tipleriyle karşılaşırız. Bunlar “over-protective mother” tipleridir. Aşırı ilgi ve düşkünlükleriyle çocuğu adeta boğarlar.
Yapılan araştırmaya göre, astım bronşiyal geçirmekte olan çocukların astım krizi esnasındaki haykırışları, annelerine “Üzerime varma... Uzak dur benden... Beni bu kadar sıkıştırma” dercesine bir reaksiyondur.
Sakınılan göze çöp batar... Aşırı ilgilenilen hemen her şeyden korunmaya çalışılan çocuk da hem güvensiz hem de sıkıntılı ve mutsuz olur.
“Aşırı” Otoriter Anneler
Sonuç: Çevresiyle Uyumsuz ve Kırıcı Bir Çocuk...
Kendilerinden emin olmayan, güven duyguları zayıf anne ve babalar, çocuklarını kendi gönüllerince değiştirmeye, onlara yön vermeye çalışırlar. Bunun için de aşırı bir otorite kullanırlar. Aslında inferiorite kompleksi olan, kendilerini zayıf ve yetersiz hisseden kişilerdir bunlar...
Çocuk, bu otoriyeti kabullenmiş gibi davranabilir... İçinden kızarak hatta nefret hisleriyle karışık bir kabulleniştir bu....
Aşırı otorite ile güvenli ve güçlü kişilikli çocukları kazanamayız. Çocuk, olumlu, uyumlu davranan fakat çekingen, pasif, ürkek hatta korkak bir çocuktur. Sırasında, bütün şuur altı birikimlerle karşısındakine yahut topluma büyük ve aşırı reaksiyonlar da gösterebilir. Uyumsuz, ters, kırıcı, yok edici bir davranışa da yönelebilir.
“Aşırı” Mükemmelliyetçi Anneler (Perfeksiyonist)
Bu Tutum, Çocuğu Gereksiz Hırslı ya da Hasta Eder
Her davranışta, her seçimde mükemmeli arayan insanlar vardır. Tabii olan şey, en iyisi, en doğrusudur aslında... Mükemmeli arayışta bir zorlama ve zora koşma vardır. Bu tavır, çocuk yetiştirmelerinde de aynen görülür. Çocuğun istenilen kalıba dökülmesi için nasihatler, uyarılar birbirini takip eder. Böyle bir anne yahut baba, uyum göstermeyen (negativist ‘karşı koyan, tepkili’) çocuğa tahümmül edemez.
Daha sofraya oturmadan, “Elini yıkadın mı?”, yemekten kalkar kalkmaz “Dişlerini fırçaladın mı?” diye sorular çocuğa temizlik, yemek çantasının düzenli olması gerektiği, okulda yiyeceği yemek, beraber olacağı, oynayacağı arkadaşlar... Hepsi başlı başına dert olur. Bir bakıma, suni ve gereksiz meseleler yaratılır.
Perfeksiyonist anne yahut baba, okul konusunda da çocuktan çok şey ister. En iyi notu almak zorundadır çocuk... “Senin gibi bir çocuk, yani benim oğlum, niçin 9 alsın ki?.. İşte şimdi çok üzüldüm” Bu davranış, çocuğu ya gereksiz oranda hırslı ya da hasta eder. Çok başarılı, hırslı, atak çocuklar da, başarısız, çekingen ve yaşama sevincinden yoksun çocuklar da perfeksiyonist anne ve babanın çocuklarıdır.
Sağlıklı ve Dengeli Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Nasıl Olmalı?
Bakın uzmanlar bu konuda ebeveynlere hangi önerilerde bulunuyor:
Gelişim dönemlerine uygun olarak çocuğun yapması gerekenler üzerinde durmak gerekir. Çocuk tuvalet eğitimi dönemi geldiğinde tuvalet eğitimi üzerinde durulmalı, kas gelişimi yeterli olduğu zaman kendi başına yemek yemesine yardımcı olunmalı vs.
Çocuğu, kendi hayal dünyamızda oturtmak istediğimiz yerden çok, çocuğun bireysel özelliklerini dikkate alarak yetiştirin.
Çocuğun bazen başarısız olabileceği, bazen yanlış yapabileceği gerçeğini gözden kaçırmamak gerekmektedir.
Davranışlarda tutarlı olunmalı, ödül-ceza yerinde ve dozajında kullanılmalıdır.
Çocukların yapacağı şeyleri siz yapmayın, onlara yaptırın.
Çocuğun başarısı, başarısızlığı yerine bazen çocuğunuzla kendisi hakkında konuşmaya çalışın, onu dinleyin.
Çocuğa gösterilecek sevgi, çocuğun başarısıyla doğru orantılı olmamalıdır.