Eşinize Düşüncelerinizden Önce Duygularınızı Dile Getirin
Duygularımız olmasaydı, yaşamlarımızda hangi durumların iyi hangilerinin kötü olduğunu anlayamazdık. Örneğin, güneşin doğuşunu izlerken duyduğumuz zevk, doğanın güzelliklerine zaman ayırmamızın ne denli önmeli olduğunu anımsatır bize. Duygularınız, eşinizle paylaşmanız gereken önemli bilgilerdir.
Fiziksel acılar fiziksel yaraların göstergesidir ve bir kemiğiniz kırıldığında ya da midemiz ağrıdığında sorunun çözülmesi gerekir. Benzer şekilde, iyi ya da kötü duygularınız dikkatimizi içinde bulunduğumuz koşullara çeker.
Eşinizle duygularınızı paylaşmak, yakınlık ve güven inşa edecek sağlıklı bir evlilik için kritik öneme sahiptir.
İçindekiler: Eşinize Düşüncelerinizden Önce Duygularınızı Dile Getirin
1. Eşinize Duygularınızdan Bahsedin
- Eşinizin Sizi Daha İyi Anlamasını İstiyorsanız Ona Duygularınızdan Bahsedin
Duygularımız olmasaydı, bir durumun sıkıcı olduğunu bilemezdik ve o durumu ilginç bir hale getirmek için bir önlem almak zorunda hissetmezdik kendimizi. Korku ya da öfke olmasaydı, bize zarar verecek bir durumdan kendimizi saklamak zorunda kalmazdık.
Ancak aynı zamanda duygularımızı düşüncelerimiz için bir başlangıç noktası olarak almamız gerekir. Aksi taktirde, duygularımız bize hiç de yararı olmayan otomatik tepkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
- Eşiniz ile İlgili Bir Sorununuzdan Bahsederken Mutlaka Duygularınızı Anlatın
Duygular, düşünceler ve eylemler birbirinden ayrılmazlar; üçü bir arada işbaşındadır. Bir duygunuzun farkına vardığınızda, aldığınız mesajı doğru değerlendirebilmeniz için, o duygu hakkında iyice düşünmeniz gerekir. Duygularınızı bu şekilde kullanabilirseniz, kaygılarınızın, korkularınızın ve tercihlerinizin neler olduğunu anlamanızda size yol gösterirler.
Duygularınız ve düşüncelerinizden edindiğiniz bu bilgiler sayesinde, kendinize etkin bir eylem planı yapabilirsiniz.
2. Duygular Tek Sözcükten Oluşan Etiketlerdir
“Hissediyorum” demek birtakım duygular içinde olduğunuzu belirtir. Duygunuza utanç, neşe, sinirli, iğrenmek, emin olmamak gibi bir etiket yapıştırıp bu duygunuza odaklanmakla ilk adımı atmış olursunuz.
Örneğin:
“Hafta sonu için yaptığımız plan konusunda kendimi rahatsız hissediyorum. Arkadaşlarımıza onları ziyaret edemeyeceğimizi söylediğimizde düş kırıklığın uğrayacaklarından kaygu duyuyorum.”
“Zam alsan bile iki yakamızın bir araya gelemeceğinden korkuyorum”
“Bu yeni evin kocaman pencereleri ve evin bu aydınlık hali hoşuma gidiyor.”
Duygularınızı bu şekilde etiketlendirebilmeniz duygusal olgunluğa ulaştığınızın göstergesidir.
Bir duygunun adını koyabilmek, bir atı yakalayıp dizginlemeye benzer. Dizginlenemeyen bir at ve adı konmayan bir duygu kontrolden çıkmıştır. Yakalanıp kontrol edildiğinde ise, sizin isteklerinize hizmet edecektir.
Eşinizle birlikte duygularınızı etiketleyip, haklarında konuşabilmeyi başarırsanız, duygularınızı kendi yararınıza yapıcı bir şekilde kullanabilme gücünüz artar.
Duygularınızı adlandıramamaksa, ilişkinizi daima zora koşar. Eğer duygularınız hakkında konuşamazsanız, duygularınıza neden olan koşulları konuşmanız da güçleşir ve bu durumların düzeltilmesi zaman içinde olanaksız bir hale gelir.
İnsanlar duygularını ifade ederken, “Benim bu konudaki duygularım” diye söze başlarlar; oysa dile getirdikleri duyguları değil, düşünceleridir.
Sadece düşüncelerin dile getirilmesi etkileyici olmadığı gibi, bir iş konuşmasından öteye geçmez. Konuşmaya duyguların eklenmesi konuşaya bir sıcaklık ve yakınlık katar. Eşinizle konuşurken tam anlamıyla etkileyici olmak için, duygunuzu etiketleyin ve daha sonra düşüncelerinizi dile getirin.