HERKES İÇİN PSİKOLOJİ - NİLGÜN SARI

Kıskançlık Acı Verir

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 25.06.2012

Kıskançlık Acı Verir

Aile tanımı, ilk çocuğun dünyaya gelmesi ile tamamlanır. Böylece kadın ve erkek rolüne bir de anne ve baba rolü eklenir. Çocuğun doğumu ile bu yeni, keyifli ve yoğun role ısınmaya fırsat kalmadan girilir. Zaman zaman aksaklıklar da olsa yola devam edilir.

Tek Çocukta Anne-Babalar Aşırı Koruyucu Olabiliyor

Araştırmalar tek çocuğun, kardeşi olmadığı için akranlarıyla çatışma ya da kriz ortaya çıktığında başa çıkmakta zorlandığını gösteriyor. Evin ilgi odağı oluyorlar ve anne-babalar aşırıcı koruyucu davranabiliyor; bu durum da tek çocukların genellikle baskın karakterli olmasına neden oluyor. Ayrıca başarı ve sorumluluk gibi kavramlara karşı tek başlarına baş etmek zorunda olmaları hem aşırı stresli olmalarına hem de zorluk yaşamalarına neden olabiliyor. Tek çocuk olmanın zorlukları arasında sırdaşının olmaması, sürekli ilgi beklemesi, ilerisi için anne-babası ile ilgili kaygı duyması vb. olguları da belirtmek gerekir. İlk çocuk kendisini daha çok babasıyla özdeşleştirir ve babasıyla tutarlı ya da onun tam karşıtı kararlar verebilir. Ayrıca ilk çocuklar ayrıntılara düşkün olurlar ve duyguları yerine kurallara uyarlar.

Yaşanan Dezavantajlar Anne-Babanın Tutumuyla Olumluya Dönebilir

Ancak, tek çocuğun avantajlı olduğunu ortaya koyan araştırmalar da var. Örneğin kardeşler arası kıskançlık, çatışma ve paylaşma zorunluluğunu yaşamıyorlar. Anne babaları ile daha fazla zaman geçirebiliyorlar. Aslında şunu unutmamak gerekir önemli olan çocuğun tek olması değil; nasıl yetiştirildiğidir. Yukarıda bahsedilen dezavantajlar anne-babanın tutumuyla olumluya dönebilir hatta ortadan kalkabilir. Böylece çocuk da tek olmanın zorluğu yerine avantajlarını yaşayabilir.

İkinci Çocuğun Doğumu İlkini Biraz Kıskandırır Ama...

Bazı ailelerde ikinci hatta üçüncü ve dördüncü çocuklar da zamanla planlanmaya başlanır. Bu durum da büyük, ortanca ve küçük çocukların aile içinde farklı sosyal deneyimleri yaşamalarına neden olur. Bu deneyimler kişiliklerini de farklılaştıracaktır. İkinci çocuğun doğumu ilkini biraz kıskandırır ve ilginin azalması, düzeninin değişmesiyle endişeli, meraklı ve otoriter bir kişilik sergileyebilir. İkincisi ise büyük kardeşten daha iyi olduğunu ispatlama çabası içine girer; isyankar, kıskanç ve hırslı olur. İkinci çocuk genellikle anneye bağlanır ve anneye tutarlı ya da karşıt kararlar verip değerler geliştirir. Ayrıca ikinci çocuklar ailenin ortaya çıkmamış duygusal özelliklerini taşırlar ancak duygularını açıkça ifade edemezler. Çoğu zaman saf ya da şaşkın görünmelerin nedeni de bu yüzdendir.

Üçüncü ya da en küçük çocuk ailenin en şımartılan çocuğudur. Son çocuğun tahtan indirilme korkusu yoktur ama kardeşlerinin sergilediği modellik kendisini eksik hissetmesine neden olabilir. Üçüncü çocuk ayrıca kendisini evlilik gerilimlerinin içinde bulabilir ki bu da kimliğini oluştururken zorlanmasına neden olur. Bağlılıkla ilgili kaygıları olan üçüncü çocuklar aslında anne babasıyla çok ilgilidir.

Çözüme Kavuşturulmamış Gerilimler, İzler Biriktirir

Dördüncü çocuğa gelince; dördüncü çocuk aile içindeki hala süregelen, çözüme kavuşturulmamış gerilimleri izler ve biriktirir adeta. Ayrıca bu durum karşısında kendisini sorumlu da hisseder. Ancak elinden de bir şey gelemediğinde kendisini hem çaresiz hem de güçsüz hisseder.

Doğum sıraları ile ilgili aile sitemini incelerken bu verileri katı bir kural olarak almamak gerekir. Çünkü her aile sistemini ve aile üyelerini etkileyen, oluşturan, anlam katan birçok etken söz konusudur.

Yeni Kardeş Dünyaya Geldiğinde Herkes İçin Bir Uyum Süreci Başlar

İlk çocuk kardeş ister; çünkü arkadaşlarının da kardeşi vardır, onlara özenir, onlar gibi olmak ister. Anne ve babalar ikinci çocukla ilgili çoğunlukla şunu söylerler: “Çocuğumuz bir kardeşi olmasını çok istedi onun için yaptık, ama şimdi kıskanıyor neden böyle olduğunu anlamıyoruz”. Çünkü kardeş yapma kararını sadece anne ve baba verebilir. Böyle bir kararı çocuğun almasına ya da almış gibi görünmesine izin verilmemelidir. Çocuğun bu tür kararları alabileceğini düşünmesine izin vermek onu zor duruma düşürür. Hem kardeşi olsun istemiştir hem de şimdi onu kıskanmakta ve acı çekmektedir. Üstelik kız mı yoksa erkek kardeş mi istediği bile ona sorulmuş olabilir. Artık kardeşin doğumuyla birlikte evde anne-baba-çocuk olarak üç kişiyken dört kişi olunmuştur ve herkes için yeni bir uyum süreci başlamıştır.

Kardeş Olmak Yaşamı Paylaşmak ve Ortaya Çıkan Çatışmalarla Başa Çıkabilmektir

Çocuklar için aile ilk sosyalleşme ortamıdır aynı zamanda. Anne-baba ile kurulan ilişki; benlik algısı, temel güven duygusunun oluşması gibi çocuğun temel kişilik gelişimini destekler. Kardeşleri arasındaki ilişki de sosyalleşme becerilerinin gelişmesine fırsat verir. Yaş farkı ne olursa olsun paylaşım, kardeşler arasındaki ilişkinin temelini oluşturur. Kardeş olmak yaşamı paylaşmak ve ortaya çıkan çatışmalarla başa çıkabilmek demektir. Hatta zaman zaman anne-babaya ya da diğer kişilere karşı birbirini korumak ve kollamaktır.

Kıskançlık “doğal” olduğu kadar “acı” da veren bir duygudur

Büyük çocuk, kardeşinin dünyaya gelmesi ile beklemediği bir durumla karşılaşmıştır. Yeni gelen bebek, anne babasının bütün ilgisini üzerine çekmiştir ve kardeşinden daha az sevildiğini düşünmektedir.

Büyük çocuk bu durumla başedebilmek için çeşitli çözüm yollarını dener:

•Bebekliğe dönme
•Büyük yerine konma
•Bebeği anne gibi sahiplenme

Ancak bu üç seçenek de sağlıklı sonuçlar vermez. Özellikle “bebeği anne gibi sahiplenme” anne baba tarafından olumlu karşılanır, hiç kıskanmıyor diye yorumlanır. Kardeşi ağladığında, ihtiyaçları biraz da olsa gecikmeyle karşılandığında annesine kızabilir. Bu tür davranışlar karşısında anne baba büyük çocuğun hiç kıskanmadığını düşünebilir, “kardeşini o kadar çok seviyor ki kimse dokunsun istemiyor” derler.

Sevgiyi Kıskançlıktan Ayrı Tutmak Gerekir

Sevgi ile kıskançlık duygusu çoğu zaman birbirinin yerine kullanılır. Kıskanıyorsa sevmiyor, kıskanmıyorsa seviyor şeklinde yorumlanır. Kıskançlık, yeni bir kardeşi olmuş çocuk için yaşanabilir normal bir duygudur. Daha geniş bir ifadeyle kardeşler arası tartışmalar, rekabet ve kıskançlık aile hayatının doğal bir olgusudur. Ancak bu durum yıkıcı bir hal aldıysa, tartışmalar sık ve şiddetli oluyorsa ve evde başetmekte zorluk yaşanıyorsa o zaman sorun olur.

Ebeveyni zorlayan bir başka durum da kardeşler arası çatışmalardır. Çocukların hiç kavga etmeden büyüyeceklerini beklememek gerekir. Ayrıca şu da bilinmelidir ki çocukların atışmaları birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Eğer aralarında temeli sağlam bir bağ varsa endişe edilmemelidir. Çatışma durumunda çocuklara yapacağınız yardım, işin içinden çıkamayıp sizden çözüm istediklerinde onlara rehberlik ederek olmalıdır.

Anne babanın tutumu, kardeşler arası ilişkinin olumlu sürmesinde önemlidir. Kardeşler arasında, bir kardeşin olumsuz tutumundan diğerini sorumlu tutmak gibi ayrım yapmak; ya da kız ya da erkek çocuğunu diğerinden daha fazla severek, hoşgörülü davranarak cinsiyet ayrımı yapmak kardeşler arasındaki ilişkileri olumsuz etkiler; kardeşler arası rekabeti ve çatışmayı arttırabilir.

Yaş ve cinsiyet farklılığı kadar önemli bir başka etken de çocukların kişilik özelliklerinin farklı olmasıdır. Örneğin biri dağınıkken diğer kardeş çok düzenli olabilir. İş de bu farklılık da iki kardeş arasındaki çekişmenin şiddetli olmasına neden olabilir.

Kardeşler arası çatışmada anne babayı zor durumda bırakan etkenlerden biri de onlara karşı eşit ve adil olma çabalarıdır. ‘Neden ablam benden geç yatıyor’ ya da ‘neden oyuncakları hep ben topluyorum’ gibi sorular karşısında anne babasının eşit ve adil davranmak adına hassaslığını keşfeden çocuklar bunu kullanmaktan çekinmeyecektir. Ayrıca ‘eşit davranmak önemliyse eşit olmayan şeyler nelerdir’ kaygısına düşüp eşitlik konusunda daha hassas ve daha ısrarcı olabilirler.

Neler yapılabilir?

* Öncelikle anne baba olarak kardeşleriniz varsa onlar doğduğunda neler hissettiğinizi hatırlamaya çalışın.

* Kıskançlığın yıkıcı bir hal almasını engelleyin; durumu kabul edip sabırlı davranın.

* Büyük çocuğunuzun kendisini güvende hissetmesini sağlayın. Onu sevdiğiniz gibi bebeği de seveceğinizi söyleyin.

* Duygularını ifade etmesine fırsat verin. Duygularından dolayı suçlamayın, hoşgörü ile dinleyin.

* Durumu kabullenebilmesi için zaman tanıyın.

* Herhangi bir eşyayı; örneğin bir oyuncağı paylaşamadıkları için kavga ederlerse oyuncağı almak zorunda olduğunuzu eğer sakinleşirlerse vereceğinizi söyleyin.

• Unutmayın çocuklara verilen kozlardan biri de onlara “sen büyüksün ama... ” ya da “sen küçüksün ablanın/ağabeyinin sözünü dinle” gibi uyarılarda bulunmaktır. Bu tür uyarılar birbirlerini ezmelerine ya da üstünlük taslamalarına neden olur.

*Kardeşler arasında çıkan anlaşmazlıklara (küçük ya da büyük olsun) bazen kulak tıkayın ki sorunlarını kendi başlarına halletmeyi öğrenebilsinler.

. Ayrıca kavga ve tartışmalarına odaklanmak yerine birbirleri ile iyi geçindikleri olumlu davranışlara yoğunlaşmak anlaşmazlıklarının nedenini de etkisizleştirecektir.

• Ebeveynleri zorlayan durumlardan biri de “haklıyım/haksızsın” türü çekişmelerde taraf olmak zorunda bırakılmalarıdır. Kardeşler arası bu üstün olma çabalarına katılmamakta direnin. Çünkü birini haklı bulmanız durumunda diğeri mutsuz olacaktır.

• Çocuklarınızla birlikte bir etkinlik gerçekleştirirken ya da dışarıda gezme sırasında kavga etmeye başlarlarsa; hemen durun ve kavgayı bitirmedikleri sürece etkinliğin başlamayacağını ya da gezmeye devam etmeyeceğini söyleyin.

• Davranışlarını eleştirirken birbirlerini örnek olarak göstermeyin ya da kıyaslamayın. Bu aralarındaki rekabet ve kıskançlığı daha da arttırır.

. Kardeşlerin farklı kişiliklerinden kaynaklanan özellikleri olabilir. Özel eşyalarına karşı tutumlarını ve bireysel sınırlarını fark edin ve onları paylaşmaya zorlamak yerine birbirlerinin sınırlarına saygı göstermeleri gerektiğini vurgulayın.

Konular :