SEYİR DEFTERİ - FİKRET YILDIRICİ

Adalet Yoksa Demokrasi de Yoktur

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 09.01.2014

Adalet Yoksa Demokrasi de Yoktur

Tek tanrılı dinler olsun, diğer tüm dinlerde, belli başlı temel değerler vardır. İyi insan olmak, kötülüklerden sakınmak, ibadet etmek, kutsal yerler ve kurban etmek. Tüm bu dinlere inanan insanlar ve ateistlerde iyi ve kötü kavramları büyük bir yüzde ile aynıdır. Örneğin adam öldürmek tüm insanlar açısından günahtır, diyeceksiniz ki kendinden olmayanı öldürmek bazı dinlerde sevaptır, evet haklısınız ama en azından kendi fikrinden, aşiretinden birini öldürmek günahtır. İhtiyacı olan bir insana yardım etmek ise iyiliktir.

Modern dünyada da hukuk iyi ve kötüyü ayırt eder, kötüleri cezalandırır. Hukukla ilgili kanunları bilmek zorunda değilsiniz; evrensel olarak iyi ve kötüyü ayırt edebilirsiniz. Hırsızlığın bir suç olduğunu beş yaşındaki bir çocuk bile bilir… Hukuk yapılan hırsızlığı yapan kişinin doğru olarak tespitini ve suçun işleniş biçimine göre ne kadar ceza verilebileceğini belirler.

Devletlerin temel görevi adalettin sağlamasıdır. Devlettin şu anda üstlendiği tüm görevleri taşeronlara devir edebilirsiniz, hatta en önemli unsurlardan güvenlik konusunu bile artık özel ordular görev başında olabilir. Eğitimi, sağlığı özel kurumlara bıraka bilirsiniz ancak adaletin uygulanmasını hiçbir birime devir edemezsiniz. Ancak adalet hayvanat bahçesindeki vahşi bir aslan gibi olmalıdır, yani ona sadece yemeğini verebilirsiniz, ancak onun içindeki bağımsız ruhuna asla müdahale edemezsiniz.

Şöyle bir senaryo yazalım; adalet kavramı olmasın. İşlenen suçların cezasını kendi kendimize verelim, bu durumda güçlü olanlar, güçsüz olanları öldürseler, soysalar da ceza almaları imkânsız hale gelir veya güçlü olan kendince insafa gelir, “al bakalım şu parayı, bu olayı unut” diyebilir. Tersinden suçu işleyen güçsüz, maddi olanakları olamayan biriyse belki basit bir suçtan bile ölüm cezasına çarptırılabilinir.

Bu satırları yazarken birden kendime neden senaryo üretmeye çalışıyorsun diye sordum. Aslında memleketimiz bu konumda değil mi? Tecavüze uğrayan kadınlar ya intihara zorlanıyor, ya da öldürülmüyorlar mı? Bunu yapanların yaptıkları yanlarına kâr kalmıyor mu? Yine tecavüz eden kişilere tahrik edilmişler gerekçesi ile cezai indirim veya beraat kararı verilmiyor mu? Komik bir şekilde casus suçlaması ile yüzlerce subap hapiste değil mi? Bunları iddia eden aynı savcılar madem hep doğru yaptılarsa şimdi yolsuzluk suçlamaları ile karşılaşanlar neden suçlu olmadığı, haksızlığa uğradığını iddia ediyorlar?.. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en çok başvuru yapan ülkenin Türkiye olması sizce de manidar değil mi?

Anlaşılan hukuk sistemimiz içine bakteri girmiş ancak bu bakterileri öldürelim derken yararlı bakteriler de öldürülürse, sistem hastalık üretmeye başlar. Zaten ağır aksak giden adalet kavramı tamamen güvenirliğini yitirir, yok olur. Devletin elinde hiç mi güvendiği savcı, hâkim yok? İnsanlar kendilerine atıfta bulunan suçlar nedeni ile yargılanmadan hükümet erkleri tarafından neden korunuyor? Bu kişiler suçsuz ise, zaten ceza almayacaklar. Hakikaten hiçbir yargı elemanına güvenmiyorlarsa vay bizlerin haline! İktidardakilerin gücü var kendilerini koruyacaklar veya suç işleseler dahi dokunulmayacak... Peki ama biz kendimizi nasıl savunacağız? Geçen senelerde de basit bir davada idari mahkeme de lehime sonuçlanan bir davayı Yargıtay’da kaybettim. Konuştuğum hukukçular; "kesin Yargıtay'da hatır- gönül işi olmuştur, yapacak hiçbir şey yok.." dediler. İyi niyetimle “yok canım bu kadar da olmaz” diye düşündüm.

Geçen bir televizyon yorumunda şöyle dendi: “Türkiye’de her yolsuzluk ardından halk cezayı seçim sandıklarında kesmiştir.” Yanıldıkları bir nokta var, maalesef halkımızın büyük bir bölümü, çalan insanları, kendi ceplerinden bir şey gitmediğine inanırlarsa, bırakın yermeyi, takdir dahi ediyorlar. Halk ancak enflasyon, ekonomik sorunlar nedeni ile cebinden bir şey gittiğine inanıyorsa, işte o zaman sandıkta gereken cevabı veriyor.

Diğer yandan bu kişiler iktidar partisi dışında kendilerine alternatif olacak bir parti olmadığını savunuyorlar. Birinci olarak, bu olaylardan dolayı Türkiye ekonomisine zarar gelmesini hiç ismemem. Çünkü en büyük zararı yine biz ve bizim gibiler çekecek. Umarım bu durumu ucuz atlatırız. İkinci olarak ise, iktidar partisine oy verenler alternatif olarak önlerinde iki muhalefet partisini görüyor. Onlara tavsiyem, görüşleri ile tamamen zıt olan bu partiler yerine, o zaman seçime katılan diğer 30 parti arasından bir seçim yapmalarıdır, seçenek her zaman vardır... Yaşanan bu adaletsizliğin gerçekten yeri, seçim sandıklarıdır. Unutmayın adalet yoksa demokrasi de yoktur, özgürlük deyoktur.

Konular :