SEYİR DEFTERİ - FİKRET YILDIRICİ

Alp Kitapevi Kapanmasın!

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 07.05.2014

Alp Kitapevi Kapanmasin

Son yazımda, nazar değdirme konusunda ne kadar etkili olduğumu yazmıştım. Son vukuatım Moda’nın 25 yıllık Alp Kitapevi oldu. Moda'ya gittiğimde uğradığım kitapevi için, “Senelerdir burada hizmet veriyor, bravo!” dedikten bir ay sonra şirketin kapatılma kararının gazetelere yansıması, benim kaba tabirle, şom ağızlılığımın kesin bir kanıtı olduğunu düşünmeden edemedim.

Umarım ev sahibi ile anlaşırlar ve beni bu vicdan azabından kurtarırlar. Bugün size alıştığımız mekanlar ve bizim üzerimizde ki etkilerinden bahsedeceğim. 90’lı yıllarda zincir marketler, AVM’ler yaygınlaşmadan önce bir “bakkal amca” olgumuz vardı. Bakkal amca bizim finansörümüz, bizim gurmemiz, bizim doktorumuz, bizim her şeyimizdi. Finansörümüzdü veresiye vardı, gurmemizdi beyaz peynirin köşesinden bir parça kesip; “Bak buna bayılacaksın.” derdi, doktorumuzdu her şeye deva gripin, mide için karbonat, tabii bunun yanında psikolojik destekler; “Bu kızsana yaramazdı abi üzülme...” derdi.

Sadece bakkal değil, mahallemizin berberi de saç dışında pek çok hizmeti verirdi. Diş çekme kısmı dedelerimizin hikayesi ama baş masajı da bizim hikayelerimiz arasında yer aldı.

Kasapları da unutmayalım, bir kuzunun tüm mahalleliye adil bir şekilde bölüşümünün sağlanması ancak bizleri iyi tanıyan kasaplar sayesinde olurdu. Kim uykuluk sever, kim ciğer, kim budunu, kim pirzolasını sever bilinirdi.

Tüpçüler de annelerimizin en önemli yardımcılarından biriydi; ne zaman biteceği belli olmadığından acil hallerde en hızlı hizmeti almak, insani ilişkilerinizin iyi olmasına bağlıydı.

Fırıncısı, ayakkabı tamircisi, eczacısı, kırtasiyecisi ve pek çok mahalle esnafı yaşamımızın bir parçasıydı. Sonra koca koca AVM’ler kuruldu; raflar ve kasa arasında yapayalnız kaldık. Hatta artık bu duruma öyle bir alıştık ki, bize karışmaya kalkan tezgahtara kızmaya bile başladık. Mağazaya girdiğimizde, eğer tezgahtarlar peşinizde koşuyorsa kovalıyoruz ancak ihtiyacımız olduğunda ilgilenmezlerse de ortalığı birbirine katıyoruz.

Etrafımda hala bu ilişkileri sürdüren arkadaşlarım var. Kurtköy’e taşındığı halde hala Üsküdar’daki berberine giden, eski kasabından alışveriş yapan insanlar var. Bunları eski alışkanlıklar olarak nitelendirebiliriz ancak bir konu var ki hala bir prestij konusu “mekan da tanınma!”

Lüks bir restorana gidiyorsunuz kapıda vale karşılıyor; “Ooo Mustafa abim hoş gelmişin.” Kapıda ayrı bir karşılama, içeride garsonlar hemen özel masanıza sizi yönlendiriyorlar ve o müthiş soru: “Her zamankinden mi Mustafa Bey?” Her zamanki içki, yemek ne bileyim neden hoşlanıyorsan onlar masanın üzerinde, arada bir sürpriz de yapıyorsunuz tabii; “Yok, bu sefer şu olsun…”

Bu durumu sadece bu şekilde anlatmak yanlış olur, bir de gerçekten sevdiğiniz mekanlar olabilir evet sizi çok iyi tanırlar ama bunu siz bir gösterge aracı olarak kullanma niyetinde değilsinizdir. O masayı, manzarasını, yemeğini, sunumunu seviyorsunuzdur ve orada rahat ettiğiniz için orayı kendinize mesken tutmuşsunuzdur.
Ben şahsen bir yere bağlanan insanlardan olmadım, bunun sebebi olarak, babamın işi gereği bir yerde en fazla üç sene kalmak gibi geçmişimin etkisi oldu mu bilmiyorum ama yeni yerler beni hep daha çok mutlu etmiştir, sürprizleri seviyorum.

Saçlarımın durumu ortada ama kendileri varken de devamlı gittiğim bir berber olmadı. Devamlı gittiğim bir restoranda olmadı gerçi bu konu ile ilgili bir hikayeyi de anlatmadan geçmeyeyim. Bundan 7-8 yıl önce şirket toplantılarında iki- üç kez kullandığım Cezayir Sokak'ta bir restoran vardı, rezervasyon için hep ben görüşmüştüm, geçen yılda yine bir şirket yemeği için bu sefer rezervasyon yapmadan arkadaşları oraya götürdüm ve onlara yıllar önce buraya geldiğimi ve sevdiğim bir yer olduğunu anlattım. Restorana girince sahibi “Vay vay kimler gelmiş Fikret Bey hoş geldiniz.” deyince inanamadım ve soyadımı hatırlayıp hatırlamadığını sordum "Yıldırıcı” deyince şok oldum. Tabii arkadaşlar sanırım benim yıllar önce buraya geldim demememe çok inanmadılar.

Alp Kitapevi'nin devamlı müşterileri İdil Biret, Buket Uzuner, Cahit Kayra, Ayşegül Sarıca gibi yazarlarmış. Onlar yıllardır alışverişlerini buradan yaparmış. Bazılarımıza bu çok anlamsız gelebilir ancak pek çok insani duygu bizleri mekanlara bağlıyor.

Sizlerden sevdiğiniz mekanları bir bir aklınızdan geçirin, bakalım neler çıkacak ve bu ay onları tekrar bir ziyaret edin, orada bulacağınız anılar ve yeni deneyimleriniz hayatınıza mutluluk katacaktır.

Sevgilerimle,
Fikret Yıldırıcı

Konular :