SEYİR DEFTERİ - FİKRET YILDIRICİ

Kariyeriyle Aşkı Arasında Sıkışanlar...

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 16.08.2011

Gemiciler ne olur bu sefer beni de alın,

Neresi olursa fark etmez,

Beni alamazsanız ruhumu alın,
Sığmıyorum içime, bu şehre, bu ülkeye,
Dostlarımı, evimi bırakıp gideceğim,
İnanmıyorum nereye gidersen git,
Aşkı yüreğinde taşırsın diyenlere,
Unutulacak bir yerler vardır,
Divane aşık gibi kaldım buralarda,
Kurtarın beni denizcilerin emekçileri…

Son yayınlanan kitabım, “Palamut Zamanı Aşk” da Erdal, kariyeri için yurt dışını tercih eden ve onu bu uğurda terk eden Melike’nin ardından böyle umutsuzca şiirini kaleme alıyor.

Geleceği bilmek sanırım hepimizin en çok bilmek istediği şeylerin başında geliyor, öyle olmazsa falcılara bu kadar para ödemezdik herhalde. Bana göre ise, geleceği bilmek hiç iyi olmazdı, düşünsenize birine delice aşık oldunuz ve gelecekte onun farklı nedenlerden dolayı yaşadığınız şehri terk etmek zorunda olduğunu biliyorsunuz, ama siz o şehri terk edemiyorsunuz, ona yine delice aşık olur muydunuz?

Kariyeriyle Aşkı Arasında Sıkışanlar

Futbol ile ilgilenen ilgilenmeyen herkes Arda Turan’ı tanır, Sinem Kobal’ı ise sanırım hepimiz tanıyoruz. Gazetelerde okumuşsunuzdur Arda Atletico Madrid’e taransfer oldu ve kararı sevgilimle aldık dedi. Çoğumuz bu olaya “ ne kadar romantik, ne kadar büyük aşkmış “diye baktık. Bazılarımız ise Sinem’in kariyerini bir tarafa koyup Arda ile gitmesine inanamadık. Sonra Sinem noktayı koydu “ ben Türkiye’de Arda İspanya’da oynayacak” dedi.

Ben aşkın uzaklarda yaşayabileceğine inanamayanlardanım, umarım başarırlar, en azından hafta bir uçakla uçup bulaşabilirler. Ancak herkes onlar kadar şanslı değiller, bir günlüğüne Madrid-İstanbul arası uçmanın maliyetini kaçımız karşılayabiliriz.

Böyle bir durumda kaçımız sevgilimizin peşinden gideriz?

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı’da cevaplar tektir: “Evet, seninle ölüme bile giderim” derler. Ama günümüzde bu soruyu kaçımız “evet” diye cevaplayabiliriz.

Geçenlerde Çırağan’da bir iftar yemeğine davetliydim. Karşıya erken geçince eski bir iş arkadaşımı aradım, çok güzel bir sürpriz dedi ve evine davet etti. Eve gittiğimde eşi evde yoktu. Eşini sorduğumda yaklaşık bir senedir Çin’de çalışmaya başladığını söyledi. Kendisinin ardından eşi de işsiz kalınca Çin’den gelen teklifi değerlendirmek zorunda kalmışlar. O sırada bilgisayardan mesaj geldi ve eşi ile görüntülü olarak konuşmaya başladık. İstanbul’da yağmur yağdığını öğrenmiş eşine ve çocuklarına şemsiye almadan çıkmayın diyordu. Annelik ve eşine sahip çıkma bu diye düşündüm ve üzüldüm. Sorumluluklar uğruna eşinden, şehrinden ve çocuklarından uzaklaşmak... İçim acıdı; çünkü kelimelerinde ki özlemi gördüm, o kısa konuşmada peynirden, havadan ve yalnızlıktan bahsetti, bu kadar kalabalık bir şehirde (Pekin) kendini yapayalnız hissettiğini anlatırken gözlerinin yaşardığını gördüm.

Bazen zorunluluktan, bazen kariyer uğruna, bazen ideallerimiz uğruna sevdiğimiz insanları peşimizden sürüklemek isteriz. Kimi gelir, kimi gelmez veya gelemez. Bunlar arasında en trajik olanı zorunluluğu bir kenara bırakıyorum çünkü ona diyecek bir şey bulmamız zor.

Kariyer, idealler ve macera için olanında ise ortada bir aşk varsa, işin en sağlıklısı kararı sevdiğinizle beraber vermeniz olacaktır. Bunun içinde her iki tarafın empati yapması, birbirleri içinde düşünmesi gerekecektir. Yaşam alanlarını eşit düzeyde kurmak gerekir örneğin bu bir kariyer yolculuğu ise eşinizin içinde bir plan yapmanız gerekir.

İşin diğer bir noktası da eğer ortada çocuklarda varsa onları da planın bir parçası yapmak gerekecektir.

Aşkınızın önüne engeller çıkmaması dileğiyle,

Sevgilerimle,

Konular :