Kürtaj Devlet Meseli midir?
Doğada ki besin zincirinin en tepesinde insan vardır ve doğal besin zincirini tek bozan canlı da insandır. Vahşi Afrika’nın steplerinde eğer otçul hayvanlar etçil hayvanlar tarafından yenmezse, otçul hayvan sayısı öyle bir noktaya gelir ki ortada ne bir su birikintisi ne de bir ot parçası kalır. İşte bu, doğanın dengesidir.
Günümüzde bu denge bozuldukça doğa zarar görmekte bundan da en büyük nasibini önce hayvanlar sonra biz insanlar almaktayız. Köy tavuklarını yok ettik, kene ısırmaları çoğaldı ve insanlar ölmeye başladı. Kuşları yok ettik, zararlı böcekler ağaçları kemirmeye başladı. Önce orman sonra içindeki canlılar yok oldu.
Doğanın dengesinin korunmasının temel silahı maalesef belki korkunç bir kelime ama “Ölümdür.” Ölüm sadece etçilin- otçulu besin kaynağı yapmasından gelmez, bazen hayvanlar kendi çocuklarını feda ederler. Timsah yumurtadan çıkan çocuklarının bir kısmını yer veya erkek aslan yavrularının bir kısmını öldürür. Kedi veya köpek bakamayacağı yavrusunu terk eder. Çünkü bunu yapmasa tüm yavrularını kaybedecektir.
Gelelim besin zincirin en tepesine, yani insana. İnsan nüfusu yaşlılık, hastalık, savaş, afet, cinayet gibi nedenlerden dolayı yok olur. Yaşlılık ve genetik hastalıklar dışında tüm diğer yok oluş sebepleri insan kaynaklıdır. Çevre kirliliği, yanlış veya eksik beslenme nedeniyle oluşan hastalıklar insan kaynaklıdır. Savaşlar hiçbir hastalığın tek başına sebep olmadığı kadar ölüme neden olurlar. Afetler doğaldır ama ölümlerin % 90’nı insan kaynaklıdır. Kazaların çoğu da öyledir.
Günümüzün konusu “kürtaj” a gelirsek... Doktora gidiyorsunuz ayağım ağrıyor diye şikayette bulunuyorsunuz doktor size bir krem yazıyor ve sizi gönderiyor. Oysa doktorun yapması gereken neden ayağınızın ağrıdığını bulmak değil mi? Belki fıtık belki safra kesesi vs. vs. araştırmadan bakmadan size bir merhem yazarsa ayağınız ağrımaya devam eder.
Kürtaj meselesinin nedenine inmeden, neden kürtaj yapılıyor, bu memleketin bebeleri niçin aç geziyor diye sormadan, kadına yapılan tecavüzü engellemek yerine, sen doğur biz devlet olarak bakarız diyen ama bir ay önce hapisteki gençleri tecavüzden koruyamayan bir zihniyetle bu mesele çözülmez.
Kürtaj devlet meselesi midir? Kürtajı savunanlar; cenin bir bireydir, her birey gibi cenin de devlet korumasındadır diye bu işi savunuyor. Tıbben ise cenin üç ayı doldurduğunda, yani fetus olarak adlandırıldığında bir birey halini alıyor deniliyor. Benim sorum ise şu: Neden bir kadın veya erkek kürtaj yaptırmak ister? Her kürtajın bir nedeni vardır. Bunların nedenleri kişiden kişiye değişir ve her kürtaj kadın için bir travmadır (kürtajı yasaklamak için el kaldıran erkeklerin büyük bir yüzdesi, bunu anlayamaz, zaten anlasalar bu kadar kolay kelimeler seçmezlerdi).
Doğa bakılamayacak olanı kendi içinde bir şekilde yok ediyor, biz insanlar ise bunu aklımızla, mantığımızla, duygumuzla yapıyoruz. Hatta bırakın henüz oluşmamış bir cenini değil, kanser hastalığının son evresinde ve acı çeken, geri dönüş şansı olmayan bir insan için ötanaziyi tartışıyoruz.
Demokrasi, çoğunluğun seçtiği yönetimin azınlığı koruduğu yönetim biçimidir. Bırakın buna kadının kendisi ve eğer etrafında onu anlayabilecek bir erkek varsa onlar beraber karar versin. Unutmayın ki kürtajın yasak olduğu dönemlerde yılda 20.000 kadın sağlıksız ortamda kürtaj yaptırdığı için ölüyordu.
Türkiye de yılda yaklaşık 400.000 kürtaj yapıldığı belirtiliyor. Bu kürtaj kararlarının pek çoğunun da erkekler tarafından alındığını unutmayalım.
Yazımın sonunda iyi dileklerime geçeyim: Aile planlamasının, doğum kontrol yöntemlerinin bilincinin en yüksek düzeye getirildiği, kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, töre cinayetlerinin ve kadına şiddetin bittiği, özgür, demokratik güzel bir ülke diliyorum.
Sevgilerimle,