SEYİR DEFTERİ - FİKRET YILDIRICİ

Yeni Bir Demokrasi Biçimi Öneriyorum

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 18.06.2013

Yeni Bir Demokrasi Biçimi Öneriyorum

Beppe Giacobbe

İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve askeri cuntalar, sonunda da Recep Tayyip Erdoğan tarafından yönetildik. Tüm liderler oturdukları koltukların sıcaklığı ile kendilerinden geçtiler. Kendi yandaşlarını yarattılar, oy uğruna bizi böldüler, ömrümüz onların kavgalarını ve onların kavgalarını sokağa yansıtmaları ile geçti. Birbirimizi sağcı, solcu diye öldürdük, sonra Alevi- Sünni diye öldürdük, diri diri yaktık. Olmadı Türk- Kürt kavgasında 40.000 kişiyi öldürdük. Şimdi de çok Müslüman- az Müslüman veya ateist şeklinde kutuplara ayrıldık, iktidar partisine oy verenler - muhalefet partilerine oy verenler diye ikiye ayrıldık.

İktidar partileri halkı halka kırdırmakta bir sakınca görmediler, ne olursa olsun iktidarda kalmak tek hedefleri oldu. AKP kurulduğunda güzel bir karar aldı, lider sultası yıllardır sürüyor en az 40 sene aynı liderleri seçmek zorunda kalıyorsunuz, parti tüzükleri de demokrasiden yoksun bu şekilde yapılıyor bu yüzden parti olarak sadece üç dönem milletvekili veya parti yürütme organlarında olacağız, zamanı gelince yerimizi yeni arkadaşlara bırakacağız, dendi. Sonuç öyle olmadı şimdi Erdoğan için formül aranıyor, Başkanlık sistemi öneriliyor.

Sonuç olarak demokrasiyi beceremiyoruz, beceremeyeceğiz de, çünkü koltuk sevdamız, iktidar hırsımız, kendi tabanını yaratmak için eğitim sistemi dahil tüm araç ve gereçleri kullanarak çocuklarla, gençleri deneme tahtasına çevirmemiz, basını- yargıyı kontrol altına almaya çalışmamız, sıkışınca ordudan- polisten yardım almamız, bu işi öğrenmediğimizin kanıtı.

Muhalefeti de beceremiyoruz, onlarda her şeye karşı çıkıyor, saldırgan bir dil kullanıyor, iktidara geldiklerinde eleştirdiklerini bu sefer onlar yapmaya başlıyor. Kendi iç tüzükleri ve kongre seçimleri de demokrasi anlayışlarının bir göstergesi.

Halk olarak ta öyleyiz bir partiyi tutunca beyin tutulması yaşayıp, körleşiyoruz, ötekileştiriyoruz. Akıl yerine şiddette, küfre yöneliyoruz. Bugün bile darbe şakşakçılığı, idam sehpası beklentileri olanlar var aramızda. Adnan Menderes’i asılırken alkışlayan, darbeyi %97 oranında aklayan bir toplumuz.

Önerim ise şu şekilde, ülkeyi bir firma gibi yönetelim. Başbakanı (Genel Müdür), Milli savunma Bakanını (Mit, Polis ve Askerden sorumlu), Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Anayasa Başbakanı halk seçsin. Bu birimler birbirinden bağımsız olsun ve birbirlerini denetlesinler. Adaylar siyasi görüşleri haricinde tüm yeteneklerini, becerilerini halkımıza sunsunlar, insanlar kararlarını eğitimine, tecrübelerine göre versinler. Seçilenler kendi ekiplerini kursunlar ve her şeyi şeffaf bir şekilde yönetsinler, suç işlerse ceza alsınlar, görevden el çektirilsinler, yerine yeni gelen yine oylarla seçilsin. Bu bir bakıma teknokrat hükümet anlamına geliyor, bugün İtalya ve Yunanistan örneklerinde olduğu gibi hükümetler oy uğruna ülkeyi batırdılar, onların yerine işi düzeltmeleri için teknokratları göreve çağırdılar. Son Ecevit hükümetinde ekonomi Kemal Derviş’e emanet edilmemiş miydi? Benim adayım Muhtar Kent, Türkiye’nin ihracatından çok daha fazla bir ciro olan 200 milyar doları yönetiyor.

Tabii ki gerçekten istediğim bu değil, tüm umudum gençlerimiz, onlar benim bu karamsar duygularımı aydınlığa çevirdiler, onlar bize anne ve babalarının çözemediği demokrasi ve özgürlük anlayışına yön vereceklerini gösterdiler. Lütfen sizler karşı taraf olarak kabul ettiğiniz insanlara kızmayın kendinizi anlatın, onları dinleyin. Biz birimizi dinlemediğimiz, anlamadığımız için başaramadık. 12 Eylül darbesinde BBP nin eski başkanı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu tutuklanınca, Dev-Solcularla aynı koğuşa konulmuş, bir süre sonra her iki tarafta farklı bir biçimde aynı hedef için savaştıklarını anlamışlar. Daha önce birbirlerini dinlemiş olsalar 5000 cana kıyılmazdı diye düşünüyorum.

Ne ikiyüzlü Avrupa Birliği’ne, ne ABD, ne de başka bir güce inanın. Yıllardır AB kapısında bizi bekletip, sonra sizde demokrasi yok diyenlere inanmayın, ne de bazı asker darbe yapacak diyenlere inanın sadece kendinize güvenin ve inanın.

Bakın şimdi Gezi Parkı’na 100 yeni ağaç dikildi, onlar barışın ağaçları olsun, büyüsünler ve sizler gibi özgürce yeşersinler. Bu ülke hepimizin.

****

İnternet ortamında paylaşmıştım, sayfamda da paylaşmak istedim.

Başbakanımıza ne söylesek ne desek anlamadı, anlamayacakta. Madem her şeyi tersten anlıyor, aşağıdaki yazıyı da tersten okursa, belki ne dediğimizi anlar. Kazlıçeşme’deki konuşmasını, Gezi Parkı tersten okuyor, hadi hayırlısı bu sefer mesaj alınır herhalde.

Erdoğan: Halkım!

Halk: Evet, evet !!

Erdoğan: Duydunuz mu, Gezi parkında bağırıp benim Başbakanlıktan istifa etmemi istiyorlar, peki, siz ister misiniz?

Halk: Hayır! Bunu aklından bile geçirme, bir daha asla söyleme!

Erdoğan: Anladım siz beni seviyorsunuz, öyle değil mi?

Halk: Evet, tam anladığın gibi.

Erdoğan: Beni göndermeyi düşünür müsün?

Halk:Tabii ki hayır.

Erdoğan: Bugün Babalar günü, bana bir öpücük verir misin?

Halk: Evet, hem yüzüne hem gözüne.

Erdoğan: Peki, sizler de gezi parkındakiler gibi bana küfür edecek misiniz?

Halk: Asla!

Erdoğan: Size güvenebilir miyim? Beni sandıkta yine seçecek misiniz?

Halk: Evet.

Erdoğan: Halkım benim…

Konular :