EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Ders Zili ve İşsizlik

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 12.09.2011

Ders Zili ve İşsizlik new

Her anne babanın dileğidir çocuklarının okuyup büyük adam olması… Varlarını yoklarını verirler bu yolda; çocuklarının ileride kendi ayakları üzerinde duracakları bir meslekleri olsun diye…

Özel dersler, dershaneler derken deyim yerindeyse ecel terlerinin döküldüğü o üç saate kalır onca yılın özeti…

İlk girişte başarılı olunduysa ne âlâ, aksi takdirde bir yıl daha denemekten ne çıkar, hem bu sefer hafta içi de dershaneye gönderilir çocuk, çok daha iyi bir puan alması umuduyla…

Çocuklarıyaşadıkları bu sınav maratonundan hangi mesleği sevdiklerini bile daha anlayamamışken, cevapladıkları doğru soru sayısına denkpuandakimeslekleri tercih etmek zorunda kalırlar…(istisnalar var tabiî ki)

Vee nihayet anne babanın gururla eşe, dosta duyuracağı haber gelir, çocukları artık bir üniversite öğrencisidir…

Harçlarıydı, harçlıklarıydı derken her geçen gün artan okul masrafları anne babaların bütçesini biraz zorlasa da önemli değildir, bulunur bir yolu… Kısmak lazım giderleri, malum çocukları üniversite okuyor, büyük adam olacak…

Anne babalar, bütün hayatları boyunca feragat ederler hep bir şeylerden… Sırf çocukları iyi bir eğitim alsın diye…

Vee sonra…

Mezuniyet heyecanı daha dumanı üzerindeyken, iş bulma endişesi başlar bu kez…

Onca yıl oku, okut kolay mı? Artık rahat bir “oh” çekmenin zamanı gelmiştir…

Önce internet sitelerine özgeçmiş kaydı girilir, daha sonra kendine uygun iş ilanlarına başvurulur… Sonra uzun bir nekahet dönemine girilir…

Her telefon çaldığında, “Acaba iş için mi arıyorlar?” heyecanı başlar bu sefer…


Bekleyişlerin uzaması, umutsuzluklarını her geçen gün bir kat daha artırır ve eski heyecanlarından eser kalmaz…

Artık iş bulmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordur çünkü…

---

Peki işe girenler nasıl başarıyor bunu?

İş başvurularının artık birçoğu internet sitelerinden yapılıyor… Büyük büyük kurumlar, küçük küçük ücretlere sizi 5-10 kere mülakata çağırabiliyor… Her seferinde aynı sorular sil baştan sorulmaya başlanıyor…

Görüşmede işin niteliği, sizin işyerine neler katabileceğiniz, işyerinin sizin beklentilerinizi karşılayıp karşılayamayacağı değil; ne kadar maaş istediğiniz en önemli sorudur aslında…

Sizi diğer rakiplerinizden ayıran fark, söylediğiniz rakamın ne denli küçük olduğudur çünkü!

Özellikle yeni mezunlar ve çalışma mecburiyetinde olanlar “Çok iş yükü, az maaş” mantığını kabul edenler, diğerlerine göre daha çabuk yer bulabiliyor iş hayatında…

Başvurduğunuz pozisyonla ilgili ne kadar deneyim sahibi olduğunuzun hiç önemi olmayabiliyor bazen; sahip olunan fiziksel özellikler (uzun bacaklar,sırma saçlar,dolgun dudaklar vs. vs.) kişiyi anında konunun “Uzmanı” yapabiliyor… Ve kısa sürede terfi etme şansları da artıyor böylelerinin…

Kimi şirketlerin ise uzun uzun kuyrukta bekleyen insanlarla mülakat yapacak vakti olmayabiliyor; işyerindeki personelinin önerdiği biriyle çalışmak onlara çok daha zahmetsiz ve kolay bir çözüm gelebiliyor…

Birçok anlı şanlı şirket; işe başvuranların yüksek ücret beklentilerini başlamadan bitirmek üzere programlanmış kurumsal politikayla hareket ediyor… Daha önce hangi pozisyonda çalışırsan çalış, ne kadar deneyime sahip olursan ol önemli değil, işsiz kalmamak için başvurduğun her işte anında sıfırlanılabiliyorsunuz bu şekilde…

Eskiden girilen bir işten ancakemekli olununca ayrılınırmış... Peki ya şimdi? İş güvencesiz, ayı kurtaran çalışmalar....

İstatistikler ne söylerse söylesin bir tek sokak doğruyu söyler… İşsizlik had safhada…

Okullar açıldı, çocuklar büyük adam olacak…

Hadi hayırlısı…

Konular :