En Zor Şey Onu Sevmek
İmkânsızı başaracak kadar büyülü,
Tatmadan bilinmeyecek kadar uzak…
Canın yandığında hissetmeyecek kadar tuhaf,
Vazgeçilmeyecek kadar sıcak, içten, saf, sonsuz tarifi zor bir his…
Kadını gerçek bir kadın yapan, kollarının arasına aldığı ilk andan itibaren nefes alıp verişini dahi değiştirdiği o minik yaratıktan başkası değil aslında…9 ay içinizde daha öncehiç bilmediğiniz görmediğiniz bir varlığı taşımanın, kontrolsüzce korumanın, bağlanmanın yarattığıduyguyu hayatta başkane yaşatabilir ki...
İlk gördünüzan,yaşamınızdaki en zor şeyin onu sevmek olacağını aklınızdan ucundan bile geçirmezsiniz... Yavaş yavaş belki de kimi zaman aniden hayattaki beklentileriniz, amaçlarınız tepetaklakolmaya başlar...Daha önce türlü anlamlar yüklediğiniz, gerçekte içi boş, kimi zaman saçmalıklarla dolu hedefler, düşünceler, duygular yerini bambaşka bir aşka bırakmıştır. Artık, ondan önemlisi yoktur hayatınızda… Kalbinizde var olduğunu daha önce belki de hiç bilmediğiniz duygular, telaş içinde hortlayıvermiştir… Siz bile kendinize yabancı geliyorsunuzdur artık. Eskiden gözünüzde büyüttüğünüz dağlar birer minik kumdan kale oluvermiştir…
Daha önceleri bir saat bile geç uyuduğunuzda yaptığınız huysuzlukların acısını sevdikleriniz çok iyi bilir… Oysa, o hayatınıza girdikten sonra sıfır uykuyla sabahladığınız geceler üst üste eklenip koca bir yol olduğunda gıkınız çıkmamıştır…
En duygusal anlarda dahi yüzünüzde tek bir mimik belirmezken, onun dün çekilen fotoğrafı gözlerinizin yaşlarla dolup taşmasına yeter de artar bile…
Minik tulumu içinde yaşamının en şiirsel dönemini yaşadığını bilir, bir daha asla o günlere dönemeyeceğinizin bilinciyle yaşadığınız her günü sindire sindire içinize çekersiniz...
Her geçen gün gözlerinizin önünde değiştiğini izlemek, hızla büyümesinin zamanı yavaşlatmayacağını anlamak hüzünlendirir bazen sizi… Yine de her yeni güne, yeni bir heyecanla, aşkla uyanırsınız...
Azıcık huysuzlandığında, ateşi çıktığında nerede hata yaptığınızı merak ederek gecenin bir yarısı doktorunu aramanız saçma gelmez… Ne zaman bir yeri ağrısa, hapşırsa kafanızda türlü nedenler üretmeye başlarsınız, öyle ya artık her anlamda üretken (!) olmuşsunuzdur… Her şey bir sebep-sonuç ilişkisi içindedir… Saat başı hatta her yarım saatte bir nefes alıp verişini kontrol ettiğiniz günleri geride bıraktığınızda tecrübeli (!) anne olmanın rahatlığını yaşarsınız… Tabi ona rahatlık denirse…
Korunaklı dünyanızdan yavaş yavaş çıkmaya başladığında ise ondan çok, kendi içinizi anlamsız bir endişe kaplar... Sevgi ve özenle büyüttüğünüz çocuğunuzun, artık kendi ayakları üzerinde durması gerektiği fikrine çabuk alışamazsınız…
Onun her surat asışını, her iç çekişini, kendinize dert etmemeyi öğretemezsiniz… Yaşamınızda ilk defa kendinizi önemsemediğinizi, onun sağlığından ve mutluluğundan daha önemli hiçbir şey olmadığını bilmek gibi bir şey bu…
Nihayet gerçek sevginin anlamını bilmek ve bir gün sizden alınacağından korkmaktır…
Dedim ya hayattaki en zor şey aslında onu sevmek...
***
Neden böyle bir yazı yazdığıma gelince, bir haftadır hönkür hönkür öksüren,ateşler içinde olan kızım iyileşti ve ben saçma endişelerimden arınmış halde (şu ankendim hasta olmama rağmen) şimdi çok mutluyum... Anlayacağınız biraz duygularım depreşti :) Abartılı bir anne miyim, belki biraz öyle ama mutluyum... Anneliği aranızda hafife alanlar var mı?.. Hayır, varsa önerileri şiddetle bekliyorum da:)
***
Bu da kızıma...
"Sen daha oluşmadan, seni istedim.
Sen daha doğmadan, seni sevdim.
Sen buraya gelmeden, senin için ölebilirdim.
Bu, sevginin mucizesi..."
Maureen Hawkins