EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Yeni Anne "Kobay" Çocuk

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 19.02.2013

Yeni Anne Kobay Çocuk

1yaşını, hastalıksız atlatmıştık. Anne sütünün mucizevi etkisiişte... 1.5 yaş, ateşle ilk merhaba... 2-3 yaş arasında gece aralıksız ağlamalar, gündüz yükselen ateş, doktorumuzun “boğazdaki beta mikrobu kulağa geçmesin, hemen bi antibiyotik verelim!” moduyla geçti, birkaç kez. 3 yaşından sonra o ilk panikli halden eser meser kalmadı. Kimi zaman termometre dahi gerekmiyordu yükselen ateşin derecesini öğrenmemiz için... El ısısı, anne sezgisi, alna kondurulan öpücükle “ateş” geliyorum diyordu zaten... Ilık duşlar, parasetamol içeren şuruplar nafile geldiğinde ise bu ısrarcı ateşin pek hayra alamet olmadığı anlaşılıyordu.

Yine böyle bir gündü... Domuz gribi olayının ilk patladığı yıllar... Can işte, ben evde saat başı değil, dakika başı hiç değil, hemen hemen her saniye 2-3 farklı ateş ölçerle Alin’in tepesinde... Koltuk altı, kulak içi ateş ölçerlerle dakika dakika ateşini ölçüp not ediyordum... İki gün sabretmiştim kızımın bir düşüp bir yükselen ateşi karşısında, ama ne mücadele... Uykusuz, yorgun, üzgün bir halde ben, ateşten süzülen gözleriyle kızım... Öyle ya ne öğrendik annemizden “her ateşte ilaç, her öksürüğe şurup ve-ril-mez!” Bendeki de o hesap.. Direndim 37.5’e, düşük zaten dedim hem doktorumuz ne demişti “bu ateş dahi sayılmaz, bebeklerin vücut ısıları biz yetişkinlere göre daha sıcak olabilir”di... Panikleyecek bir durum yoktu. Termometre 37.9’u gösterdiğinde “iner ya abartacak bir durum yok” diye iç telkinlerimin çenesinin düştüğü dakikalardı... 38.3 düşer sıkıntı yok, doktorumuzun önerdiği ateş düşürücüleri dönüşümlü olarak 6 saatte bir vermeye devam dedim... İkinci gün de durum aynı şekilde seyredince “tamam kaptık şifayı” moduna geçtim. Ben salya sümük, hüngür müngür doktorun yolunu tuttum. Şimdi gülüyorum o hallerim aklıma geldikçe. Acemilik sen nelere kadirsin! Ne diye ağlarsın be kızım. Çocuk bu, ateşi de yükselecek öksürecek de robot değil ki, sonuçta insan evladı! Eh işte o zamanlar böyle düşünemiyordum.

O gün hastanenin içi ana baba günüydü. Hep erken saatlerde gittiğimden midir bilemiyorum ama bu kadar hasta çocuğu ilk kez bir arada görmüştüm. “Görüyor musun herkesin çocuğu domuz gribi olmuş” diye bir endişe içimi kapladı. Aksıran, pıskıran, annesinin kucağında boylu boyunca halsiz bir halde yatan çocuklar daha da panikletti beni. İç sesim, “Aman mikrop falan kapmasın kızım, en iyisi sıranın bize gelmesini başka bir yerde bekleyeyim. Neme lazım, birinden virüs mirüs bulaşır, üşümek sorun değil...” diyordu. Komik biliyorum hem de ne...

Beklerken de endişemi ve yer yer akıttığım göz yaşlarımı fark eden bir çift halime üzülmüş bana yardımcı olmaya çalışmıştı. İşte böyle güzel insanız biz ya dediğim anlardan biriydi. Bütün içtenlikleri ve iyi niyetleriyle yaklaşıp beni rahatlatmaya çalışıyorlardı. Biraz sakinleşince, kendimden utanmadım dersem yalan olur. Koskoca kadın olmuşum, ulu orta öyle hüngür müngür kaptırıyorum kendimi diye. Ama o hiç tanımadığım insanların yardımsever halleri, samimiyetleri kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı.

Sıra nihayet bize gelmişti. Doktorumuz sakin sakin Alin’i muayene ediyordu. Ben ise içimden “Allah’ım ne olur domuz gribi falan olmasın” duaları ediyordum. Hoş domuz gribinin normal gripten çok da büyük bir farkı yok diyeceksiniz, tahmin edebiliyorum. Fakat bu hastalıkilk hortladığında herkes gibi benim de kafamda 1001 soru ve ünlem belirmişti. Dünya Sağlık Örgütü’nün korkutucu açıklamaları, saat başı domuz gribi alarmı veren haber bültenleri, gazeteler, hava alanları giriş çıkışlarınayerleştirilen termometreli kameralar bunca yaygaranın boş yere olmadığını düşündürtüp daha bi evhama sürüklüyordu insanı.


Neyse ki korkulacak bir durum yoktu. Tipik ateş düşürücü ve antibiyotik kardeşliğinin yansıdığı bir reçeteyle eczanenin yolunu tutmuştuk “kobay” kızımla.

İlk çocuk gerçekten deneyimsiz annelerin kobayı oluyor. Endişeleri, tecrübesizlikleri ile harmanlanınca –tıpkı bende olduğu gibi- ortaya şimdi güldüğüm fakat o zamanlar bir hayli üzüldüğüm manzaralar çıkıyor.

Siz siz olun hanımlar özellikle anne adayları, hani o ilk zamanlar çevrenizdeki bütün sesleri kulaklarınızı tıkayıp kendi bildiğinizi okuduğunuz anlar var ya hah işte onu yapmayın. Bu durum daha çok hata yapmanıza, üzülmenize, yıpranmanıza ve bazı şeyleri daha geç idrak etmenize neden olabiliyor. Dolayısıyla da hem siz hem de bebeğiniz bu süreci daha zor atlatabiliyorsunuz.

Alin’e doktor seçerken de epey bir maceramız olmuştu. Bu süreç, her doktorun söylediğine inanmamamız gerektiğini deneyimleyerek öğretmişti bize.

Sözün özü şu: Bir, eğer yeni anne olacaksanız veya halihazırda taptaze bir anneyseniz (deneyimli anneler benim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır) çevrenizdeki büyüklerin sözlerini mutlaka dikkate alın. İlk anda söyledikleri şöyle bi size batar gibi olur ama aslında çoğunlukla haklı çıkarlar. İki, çocuğunuzun doktoruna güvenin ama en çok da annelik sezgilerinize.

Sevgilerimle,

Konular :