Akü...
Herkesten bir şey öğrenmek diye bir söz vardır ya ve gerçekten de doğrudur ya, ama gelin görün ki; benim çıta daha aşağılara inerek kişiyi bırakıp bir akünün peşinden gidiyor bir şeyler öğrenmek için...
Evet evet şu bildiğimiz arabanın motordan sonraki, olmazsa olmazı hani...
Günlerden cuma, saat 16:00 suları, Avrupa yakasından Anadolu yakasına trafiksiz geçme şansım hala varken, ben zaman ile yarışa koyulmuşken; oğlumu annemden bir alışımı, araba koltuğuna hızlıca bağlayışımı ve kendimi daha da hızlı arabaya atışımı görmeniz lazımdı...
Tabi ben bunları yaparken saat lehime çalışmayarak, oluyor 16:15 ve ben içimden "Olsun en fazla 30 dakika sonra evde olurum" diye düşünürken çevrilen kontak, arabanın çıkardığı "banane gitmeyeceğim" sesi beni şoke edip, ağrıyan başımın üstüne bir de tansiyon düşüklüğünü ekleyerek beni iyice sinir harbine sokuyor.
Tek hırsım ve isteğim "sadece" trafiğe takılmadan evime kavuşabilmek; hepsi bu...
1.3.5. Kontak çevriliyor bendeniz tarafından; ama ne yazık ki, 1-0 mağlup oluyorum...
Yol yardıma, sigortaya açılan telefonlar, beni bir kez daha Türkiye'de yaşamının zorlukları ve gereksiz, diş bileyleten sorunları ile başbaşa bırakıyor...
Son telefonu da tipik Türk kadını gibi, "eşime" açıyorum onun tarafından bana gelen ses aynen şöyleydi:
-DUUR! Sen çocukları al annene git, ben birilerini göndermeye çalışacağım. Ya da dur sen telefonu kapat ben bir düşüneyim. Aslında ben de bilmiyorum ne yapmam gerektiğini falan filan...
Hatta daha fazla yazıp sizleri sıkmayayım; çünkü o saatlerde falanlaşıp, filanlaştığımız bol bol telefon görüşmeleri geçti aramızda...
Benim baş ağrısı iyice zirve yaptı, ama ben inadına bugün eve gideceğim dedim veeee, çocuklar anneme bırakıldı, yürüyerek bir tamirci bulundu, onların verdiği telefon bendeniz tarafımdan arandı, akü yüklemesi yaptırıldı, tamirciye gidildi, çok biliyormuşum gibi "Kaçlık akü takıyorsunuz?" türünden kendimden 5 beden büyük laflar edildi:)))
Sonra çocuklar alındı karnımızı tok, baş ağrısı başarıdan dolayı geçmiş, saat 20:30'da eve varılmış, kötü başlayan günümü kendimle gurur duyarak bitirmiş bulunuyor ve birkez daha öğreniyorum ki aslında biz kadınlar, her şeyi ama herşeyi kendi başımıza yapabiliriz...
Nasıl 2 yumurta, 1 kilo un ile çeşit çeşit tariflerle sofralarımızı zenginleştirebiliyorsak...
Nasıl birgün içerisinde işyerimizden çıkıp, eve gelip, yemek yapıp, çocuğumuzun derslerine yardım edebiliyorsak...
Nasıl yer silip, cam temizleyip, akşama da gideceğimiz davete hakkını vererek gidiyorsak..
Nasıl bedenimizin yorgunluğunu, ruhumuza ve çocuklarımıza yansıtmıyorsak...
İşte biz çok konuşan kadınlar -çok konuşan diyorum çünkü çok bildiğimiz için çok konuşuyoruz- iyi ki varız...
Ve "iyi ki varız"ı göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz...