Sanat Bir İnattır!
Her gün hızı sürekli yükselen bir öfke çıkıyor birçok ağzından!
Öfkenin derine en çok iz bıraktığı merci de sanat oluyor. Bir bakıyoruz bir köşede sanatla yaşamını kazananlar, bir bakıyoruz gitarlar susmuş, perdeler mühürlenmiş, piyanonun tuşları çalmaz olmuş, resimlere, heykellere sınır konmuş…
Sanat ve sınır…
Birbirinden köşe bucak kaçması gereken bu iki kavram, şimdilerde ne çok yan yana anılmakta!
Anıldı, can sıktı, heves kırdı ama vazgeçiremedi sınır...
Çünkü sanatın büyüsüne kapılan, içene girip yaşamında tiyatroya, resme, heykele, sinemaya yer veren kimseler, özellikle de oyuncular hiç yılmadı. Karanlık günler geçiren tiyatro dünyasında şu günlerde bir yer kapanır, birden fazla yer açılır oldu. Bir oyun yasaklandı, hemen ardından birçok oyun kaleme alındı, seyircisiyle buluştu bile… Haberlerde kapatılan tiyatroları, yıkılan binaları izleyip düğümlenen boğazımızı, yine bir sanat emekçisi çözdü ve hatırlattı boğazın dokuz boğum olduğunu, yolunun uzun olduğunu, her an her şeyin başkalaşacağını…
Ve açtı yeni bir sahne, yazdı yeni bir oyun. Kazandığı parayı harcadı her biri seyircisine “daha da, daha da” laik olmasına özendiği kırmızı koltukların rahatlığına… Isınsın dedi seyirci, duysun salondaki son koltuk sahibi de sesini, merdivenlerin yüksekliğini dahi düşünerek hazırladı, hazırlattı başında taşıdığı misafire, seyircisine, yine bir sanat emekçisi…
Ve seyirci yalnız bırakmadıyeni salonlarını…
Seyirci şahsını görmekten mutluluk duyacaklarının arasında olmayı bırakmayacakta... Bir gün Duru Sahnesi’nin kapatılmasına üzülürken Moda Sahnesi’nin oyununa yetişmeye çalışacak. Bir “hayırlı olsun” demeyi esirgemeyecek Tiyatro Seyirlik’ten, yeni oyunları unutmayacak.
Sanat inattır. Oyuncusu, yazanı, yöneteni, kostümcüsü, dekorcusu, seyircisiyle sözsüz anlaşma biçimidir inat sanatta…
Bir gün Shakespeare olur inadın adı, bir gün Hamlet, masum bir balık olur belki de, bir gün dar ayakkabıda yaşamak olur, ya da pırtlatan bir bal olur inadın adı…
Seyirci hür iradesiyle yapar seçimini, seyre dalar bir inadın iki perdelik dünyasını… Çünkü seyirci bilir sanat onarır, sanat büyütür, besler, başkalaştırır…
Seyirci bilir bir milletin yeteneği sanata verdiği değerle ölçülür.
Yeni inatları yazan eller, çizen, şekil veren eller daha bir hevesle uyanır yarına…
Düne bakar sanat, en uzağa bakar ve geçmişinde bir yılın bile sanatsız geçmediğini, sanatın engellere rağmen devam ettiğini bilir ve yoluna devam eder…