Fotoğraflar
Adından belli anıların raf hali.
Dünlerin çoğaldığı, yarınların azaldığı nesnel bir ispat.
Deklanşöre basıldığında geçmişi yarınlara taşıyan parlak bir kağıt.
İçinde ne yaşanmış olursa olsun ister trajik öykülü, ister bir ilkin sebebi, en parlak haliyle bugünümüze yansır.
Sıcacık hali, içine canlı canlı çeker insanı…
Sıradan bir ev halini, solmuş bir pijama görüntüsünü, çoğalmanın gururunu her baktıkça yaşatır bize fotoğraflar.
Çantamda not defterimin arasında her zaman bulundururum -anılarımdan birkaç tane.-
Görenler fotoğrafın sunduğu resme değil de o parlak kağıdın özlemine bakıyor.
Çünkü artık telefonlardan çekilen resimler, sosyal paylaşım sitelerine yüklenip orada albümleştiriliyor…
Eskiye rağbet eden, bugünün “olgun yaş” insanı olarak yüzümü geçmişe çevirdiğimi düşünmeyin.
Sadece elimize aldığımız albümlerin “ne denli özel”şeyler olduğunu unutmaya başladık.
Söylemek istediğim sadece bu.
Hani çocuklarımızın ilk 3 ayı hemen hemen her günü kare kare çekilir daha sonra haftada bir, sonra her ay göz atarsanız…
Resim çekin, çocuklarımıza bırakacak en güzel miraslardan biridir fotoğraf.
Onların nerelerden geçtiğini, hangi hayat çerçevelerinde rol aldıklarını gösterin onlara.
Kendinize söz verin; bir gün ayrı evlerde oturmaya karar verdiklerinde eşyalarının yanında onlara ait en az 5 fotoğraf albümünü kendi ellerinizle onlara teslim edin.
Kendi ellerinizle, aidiyet duygularının üzerlerine nokta atışı atın…