Geç Anne Olmak Mı Genç Anne Olmak Mı?
Ben 23 yaşında anne oldum. Sene 2004. Henüz yaşımı saklama zorunluluğum yok ; seyir halinde hızla inişe geçmiş olması beni hiç ilgilendirip etkilemiyor…
Kızımı ilk elime aldığımda yaşım itibariyle bayağı bir saçmaladım. Kıymetini bilemedim birkaç saat kendi dikiş ağrılarım, lohusa kaprislerimle geçti. Etrafımdakiler de bebeğimden çok benimle ilgilenmişti.
"Aman kızım pekmezli hoşaf iç, aman ayağını üşütme, sütünde gaz olmasın..." vs.vs. Bilirsiniz biz Türk kadınları ilk doğumumuzda uzmanlığımızı tamamlar, ikinci doğumumuzda da doktoramızı bitiririz. Akıl veren halimizde pek bir fazla olur.
Kızım büyümeye başladığında kafamı doldurduğum korku filmlerine taş çıkardan negatif fikirlerimsayesindeher an ‘kötü bir şey olacak’ karamsarlığıyla dolu bir anne olup çıkmıştım. Bazen de akıl edemediğim kocamaaaan sivri uçlu sehpayı alnımızdan çıkan kandan sonra fark etmelerim oldu…
Diş ateşinde dahi, doktoruma "Ne olur bugün de bize yatış verin!” yalvarmalarım oldu.
Grip olan bütün eş, dost, bakkal çıraklarıyla yaz mevsimine kadar görüşmeme kararı aldım.
Birçok arkadaşım telefon açıp hatırımı sorduklarında "Ama sen hastasın ve biz konuşuyoruz yoksa sen buluşmak mı istiyordun" deyip telefonu sonlandırıp, fişten çektiğim günler geldi geçti.
Kızım öksürdü ben üzüntüden 3 kilo verdim.
Güneşte yanmasın diye ilk tatilinde kremi boca edip bebeğimi isilik yapmışlığım da oldu…
Düştü, dizi kanadı; bir hafta kucağımdan indirmedim.
Temmuz ayında doğan bebeğimi her sabah elektrikli kaloriferi takıp banyo yaptırdım.
Suyu her zaman kaloriferin yanında bekledi.
Ben bunları yaptım evren bu yaptığım mübalağa, bana katmerli katmerli mübalağa olarak türlü türlü olumsuzluklar yaşatarak deyim yerindeyse canımı okudu…
Daha sonra yaş 28 oldu... Oğlum dünyaya geldi. İlk kucağıma aldığımda onu dans ettirdim. Yanımda refakatçı istemedin, kendi işlerimi kendim hallettim.
Hastaneden çıktığım günün akşamı alışveriş merkezine gittim. Bebeğimi herkesin kucağına verdim. Rüzgârın da güneşin de tadını çıkarmasına müsaade ettim. Yere düşeni yiyor diye ağzını dakikalarca yıkamadım. Günde üç-dört kere üstünü değiştirmedim. Bardağımdan da su içirdim, kaşığımı da kullandırdım. Koltuğa kendi çıkmasına da izin verdim, evimizi de ona göre kontrol altına aldım.
2,5 yaşında kreşe verdim, balını da sütünü da ihmal etmedim. Sonuç, şu aralar 3 yaşını dolduracak olan oğlum yalnızca 1 kere antibiyotik içti (o da 3 gün). Her ateşi çıktığında ya da her öksürdüğünde soluğu gecenin bir vakti hastanelerde alan ben, doktorların yüzüme anlamsızca bakmalarını engellemiş oldum (bu kızımda çok başıma geldi).
Okuluna inanılmaz uyum sağladı .(Hatta bu uyumunu bazen kıskanıyorum:)) )
Daha mutlu, daha öz güvenli bir çocuk oldu. Ben de düşüncelerimde ve hareketlerimde artık daha rahat bir anne olmanın faydasını yaşadım. O eski takıntılarımı oğlumun dünyaya gelmesiyle birlikte ardımda bıraktım…
Demem o ki, belki 28’de zamana göre erken ya da ideal bir yaş anne olmak için ama her yaş bir deneyim katıyormuş insana. Siz cebinize öğrenmeniz gereken bilgileri koymasanız bile, hayat size tecrübeleriyle her şeyi öğretir.
Bazen televizyonda izlediğimiz doktorla ya da avukat, psikolog vs. gibi konusunda uzman kişilerle aynı cümleyi aynı anda söylediğimiz olur…
Bu işte hayatın öğrettiklerinden beynimizi, ruhumuza aktarılmış olandır.
Bu yazıyı bu ara etrafımda yaşı geçiyor diye bol ünlemli evliliklere şimdiden tehlike çanları çalan imzalar atan kişilerin fazlalaşmasından dolayı gerek duydum.
Hayat her yaşta size sunduğunu öyle bir benimsetir ki ne yaşınız ne mevkiiniz ne de doğuracağınız çocuğunuz ile size karamsarlık hissettiren çağ meselesi hepsi bir anda yok olup gidiyor.
Kaçırılana üzülmek hiçbir şey kazandırmaz insana, çünkü yakalayacaklarınız her an yanı başınızda!