Yaş 32...
Hayat en ciddi şekli ile devam ediyor
Ertesi güne taşıyor acılarını...
Saatler eklendikçe acının üstüne daha bir ağırlaşıyor yaranın derinliği
Daha belirginleşiyor hayatından ayrılanın yeri
Zaman ilaçtır lafı bir tek "ölüm zamanı" kifayetsiz kalıyor...
Sen ölüyorsun ve az önce yalnız bırakıp gittiğin ev artık sensiz...
Alel acele yaptığın makyajın pudra serpintileri etrafta,
Ters çıkardığın hırka, ucuna bile dokunmadığın sandviçin seni beklemekten vazgeçmiş...
Bebeğine aldığın buz mavisi şapka, senin ölümünün soğukluğundan koruyor bebeğini şimdi...
Bir başkasının kucağında, senin kokunu arıyor...
Evirip çevirip hafızasını yoklayacak baba olduğunda, "annem olsaydı..." diyecek zor kararlar alırken...
"O olsa ne yapardı?" sorusu hep havada asılı kalacak...
Paslı ama en keskin hali ile vuracak gene sensizlik ruhuna...
Eminim üzgünsündür; şapkadan tavşan çıkarırcasına hem basit hem de şaşırtıcı ölümünle, elinde keşkelerin ile sevdiklerine bakıyorsundur...
Evlat acısını SEN giderek yaşadın...
Sayfalar kapandığı zaman ölümünün üstüne, ruhun daha da rahat edecek eminim...
Bebeğin emin ellerdedir, üzülme...
Annen onu içine çeke çeke büyütecektir
Sen kokan yanını hissedecek, tıpkı evladını koklar gibi...
Bir gün sanki çıkıp gelecekmişsin gibi
Senin çılgınlıklarını anlatacak bebeğine...
Seni tanıyan herkes, gülüşünü, hareketliliğini senden aldığını söylecek ona...
Sevilmeyi sevdiğini söylemişsin bir röportajında; görüyorsundur artık en canlı hali ile sana duyulan sevgiyi, seni tanımayan ben bile hâlâ şoktayım
Meğer ne çok sevmişiz seni farkında olmadan...
Ruhun rahat, gönlün ferah olsun...
Senin de dediğin gibi: "Bir gün bir yerlerde görüşmek ümidiyle..."