ÖZLÜ CÜMLELER

Ruhuna Hizmet Et!

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 13.06.2012

Ruhuna Hizmet Et

Annesine ayakkabı bağcığını bağlatan, elmasını soyduran, saçını taratıp ördüren, yatağına yatmadan kapatabileceği lambasını yatağa girdikten sonra annesine seslenip kapattıran bir çocuktum.

Bazen hatırlayıp içimden kendi kendime ‘yok artık neler yaptırmışım yahu’ dediğim nelervar neler... Elinde su şişesi ve peçetelerle kapı önüne oturup saatlerce oyunumun bitmesini beklerdi; terimi siler, suyumu verirdi. Ekmek arası peyniri de unutmamak lazım tabi. Tıpkı ringin kenarında bekleyen bir antrenör gibi kollardı beni her an. Bunlar annemin minik görevleriydi bana göre. Herhangi bir maliyeti olmayan, her annenin yaptığı, yapmak zorunda olduğu görevler diye düşünürdüm. Bunlar zarar vermez ona, eziyet sayılmazdı ne de olsa. O da böyle düşünüyordu, annem, meleğim.

Kırmızı kareli etekten ve çizgi film karakterli tişörtleri giymekten vazgeçince annemin benimle ilgilenmediğini düşünmeye başladım. Zaten benden çok farklı düşünüyor, beni anlamıyordu çünkü büyümüştüm artık, benim de ayrı bir eve çıkma vaktim gelmişti. Kocaman kız olmuştum, ooo 16 yaş daha ne olsun. Ah annem ah beni anlamadın, kimi zaman hala anlamadığını düşünüyorum. O yıllarda tek bir görevim vardı o da okumak, bir an önce büyük insan olmaktı. Yediğim önümde yemediğim arkamdaydı, her istediğim oluyordu.

Komşu çocuklarını hep örnek gösterirlerdi; bu yüzden falancanın kızına filancanın oğluna benzemek için senelerce mücadele verdim desem yeridir. Laf aramızda kimi zaman başarabildim de hani... Üzüm üzüme baka baka kararırmış. Sorumluluklarım çoktu, çevremdeki yaşıtlarımın hepsi birer dahi, hepsi mükemmel gençlerdi (!) Bende bir anormallik vardı, çünkü onlar çok başarılı, çok düzgün gençlerdi, evlat dediğin onlar gibi olmalıydı (mı?) Çocuklukla gençlik arasında amansız bir yarışta buldum kendimi. Arkadaşlarımla birden birbirimizin rakibi olmuştuk nasıl olduysa. Farklı okullarda okuyor, farklı hayatlar sürüyorduk ama rakiptik gene de! Aslında içten içe nefret ediyorduk birbirimizden bekli de sonradan öğrendim ben de örnek gösteriliyormuşum. Yalnız ortada hala belirsiz bir durum var; bu amansız yarışı hala kimin kazandığını öğrenemedik. Çünkü yarış, hiç bitmiyor...

Küçük bir pencereden baktığımız için hayata, birbirimizi görüp, birbirimizin hayatlarını çalıyoruz, sinsice... Bizi mutlu edecek unsurları keşfedip hayatımıza uyarlamak yerine, örnek gösterilen şahısların hayatlarına özeniyoruz. Onlar gibi olmaya çalışıyoruz, mecbur bırakılıyoruz, bu bizi mutsuz ederse şayet, örnek mi yok hemen başka birinin hayatından alıntılara başlıyoruz. Yalnız çok şanslıyız, ne hikmetse hep mükemmel insanlar ve örnek gösterilecek hayatlarla dolu çevremiz. Biz olmak istiyoruz, kendimiz. Elbet istediğimiz gibi yaşayacağız ama hep erteliyoruz.

Balkonda akşam üzeri serinliğinde bir bardak çay yudumlarken, kitap okurken, tv izlerken spor yaparken, duş alırken, uyurken biz oluyoruz. ‘Bu hayat çok zor' diyor, nefes almak için adetanefesimizi kesiyoruz.


Hayat zor değil aslında, belki de taşıdığımız maskeler zor kılıyor hayatı bize. İçimizden geldiği gibi yaşamak, sanıldığı kadar kolay olmayabiliyor çünkü. Buna müsaade edilmedi. İçindeki ses anneden, babadan, eşten daha mı iyi bilecek? O içindeki sesi duymamaya başlıyor, attığı çığlıklara yüz çevirip sağır numarası yapıyoruz. Bununla mutlu olan var tabiki. Kısmen kendi istediği genel olarak çevresindeki insanlara göre hayat süren insanlar tanıyorum, böyle yaşamak zorunda olduğunu düşünerek, hak vermeye çalışıyorum elbet ki. Çok çevreci görüyorum onları!

Mutluluğun anahtarını kendince keşfeden ve gürültü patırtının içinde sükunetle yaşamayı bilen ruhuna hizmet eden bir insanoğlu olmak güzel bir şey.

Ben annemin, uyumadan önce gelip odamın lambasını kapatmasındaki samimi ve o büyük duyguyu yaşadığım için çok şanslı olduğumu düşünürüm hep. Beni özel yapan tek kadın o çünkü. Fakat, beni soktuğu yarıştan çekildiğim gün özgür oldum, ben oldum. İçimdeki sesidinlemeye çalıştım daima. Çevremde beni sevdiğini söyleyen ve bir kısmına inandığım insanların, hayatımla ilgili tavsiyelerde bulunmalarına müsaade ediyorum. Bazen saçmaladıklarını düşünsem de dinlemek de güzel geliyor kimi zaman. Önerilerine uymak zorunda mıyım? Tabi ki de hayır, ama bazılarını kulağıma küpe olarak takmayıbecerebilmişimdir.

Açıkça söylemek gerekirse, herkes bir şarkı ve hiçbirimiz diğerimizin nakaratını ezberlemek zorunda değiliz. Kimi zaman o muhteşem şarkı annemiz olsa bile...

Konular :