ÖZLÜ CÜMLELER

Yoldan Çıktım

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 30.07.2012

Tanrılar Okulu

E-5 çevre yolu. Çevresinden dolanan yol. İçinden geldiği gibi ara sokaklara bile dala bileceğin yan yola sapabileceğin direksiyonun ve benzinin öneminin olduğu güzergah belirleyicisi yol.

Ya otoban. E-6 diyorlar kimileri. Girince kendi isteğinle yön değiştiremeyeceğin sadece kendi belirlediği yöne doğru çıkışların verildiği bir yol. Hani çıkıştan başka bir girişle geriye dönebileceğin, şöyle bir “U” çekeyim de gerisin geriye gideyim diyemeyeceğin bir yol. Yani artık direksiyonda sende olsa, benzinin de olsa mülkiyetle-zilyette sende olsa çabanın boşuna olduğu, ancak ara geçişlerle ceza ödeyerek, bedeline katlanılarak yön değiştirebileceğin bir yol. Kurallar silsilesi. Hatta ilerde köprü. Boğaziçi ya da Fatih Sultan Mehmet. Bir tabela. Köprüden önce son çıkış. 2000-1000-500-200 geçmiş olsun. Köprüyü geçeceksin. İstesen de dönemeyeceksin. Yanlış yolda doğru ilerleyeceksin. İllaki karşıya geçeceksin. Ancak o şartla geleceksin.

İşte hayat böyle. Kurallar silsilesi. Bağlılıklar değil bağımlılıklar kuruyor. Okul. İş. Evlilik. Aile. Toplum. Elinde olmayan avucundakiler. Al misketlerini ver misketlerini yok. Yapacaksın. Zorunluluklar dediğim gibi tercih oluyor. Hangisini seçersin? Hiçbiri diye bir şık yok. İstediğim bunlar arasında değil. Bunu istiyorum. Gerekçeler yok. Yaşayacaksın. Keşke sadece yaşasan. Aynı zamanda bir yaşatma kısmı var. Üf diyesi oflayası geliyor. Ama tamamı benim yarattığım bir dünyanın eseri. Hani o arabesk şarkıda bağırıyor ya. Gel gör eserini utan diye. Anımsadıkça çaresizliğime ağlamıyorum isteksizliğime ve Gançarov’un “Oblomov” karakteri gibi iradesiz tembelliğime utanıyorum. Tembellik ve doygunluk ölüm gibidir. Çaresi ancak yenilenmekle son bulacak. Ancak karaktere öyle sinen, çöreklenen bir hal ki yenilenemiyorsun. Doymuşluğun yarattığı ataletle tembelleşiyor. Napayım kaderim bu? Son cümle oluyor. Tıpkı erteleme öteleme arzusundaki iştah gibi pazartesi rejime başlayacağım.

İşte bu noktada bir kitap. Okuyunca kendimi bulduğum. Dünümü ötelediğim ve şu ana sahip çıkarak yarının kaygısını yok ettiğim bir kitap. Geçmişte yaşadığım üzüntüyü bugünde anımsayarak yarınıma karamsarlık yüklememi ortadan kaldırın “Tanrılar Okulu”. Yazarı Stefano Ella D’Anna. Kitabın kahramanı, Dreamer (Düşleyen) tarafından 9. Yüzyıl’da İrlandalı bir keşiş-savaşçı-filozof olan Lupelius tarafından yazılmış olan “Tanrılar Okulu” adını taşıyan el yazmasını bulmakla görevlendirilmesiyle başlar ve dönülmez yollardaki çıkmazların kişide olduğunu belirterek hayata dair ilhamlar sunmaktadır.

Hayatımızı otoban gibi belli kriterlerle dönülmezliklere sokabileceğimiz gibi çevre yolu gibi alacağımız kararlarla bağımlılıktan kurtarabileceğimiz bir yola çevirmekte bizim elimizde. Dreamer’in dediği gibi; “The World is such, because you are such” -dünya böyle çünkü sen böylesin.- Yaşamdaki dönülmezliklerimiz tamamıyla bizim eserimiz olduğu gibi bizim de tercihimiz. Ve burada kurban biz isek Dreamer’e göre, “Kurban daima suçludur” çünkü kendisiyle ilgili kararları şartlara ve başkalarına bırakmış ise insan, şartları ve başkalarını yaşayacaktır. Bundan şikayet ettiği takdirde başkaları ve şartları suçlu değildir. Suç sahibindedir.

Otoban her ne kadar sakin ve güvenli ve hızlı ise de çevre yolu kadar özgür dönüşleri olmasa gerek. Kahretsin çıkışı kaçırdım, köprüdeyim eyvahından uzak, hayatı dönülmez seçeneklerle örmemek, ara sokaklardan ana yollara çıkabilme iradesini sergileyebilmek dileğiyle.

Konular :