KÜLTÜR MANTARI - ÖZLEM TOPALOĞLU

Aileler Dikkatli Olmalı

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 29.07.2013

Aileler Dikkatli Olmalı

Türkiye’de bağımlılık oranlarının ne durumda olduğunu merak ettim ve araştırdım. Artış mı var yoksa azalıyor mu, Türkiye’nin bu konuda gittiği nokta neresi? Küçük çaplı verilere ulaştığım bu araştırmayı ve yaptığım çıkarımları sizinle paylaşıyorum.

Son yıllarda Avrupa’da sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımı oldukça artmış. Türkiye’de böyle bir artırım görülmemesi için yapılan çalışmalara rağmen, oranda fazlalaşma meydana gelmiş. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM)’nin 2012 Türkiye raporuna göre, gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma yaşı 14-19 arasında değişiyor. Çok az bir oran farkıyla erkeklerde daha fazla olduğu gözlenmiş. Öğrencilerin yüzde 48.2’sinin ise ailesinde bu tür alışkanlıklar mevcutmuş. Hastalık dışında ilaç kullanan gençlerin yaşı ise yine 14’ten başlıyor.

Bu veriler gösteriyor ki 14 yaş bu tür bağımlılıklara başlama yaşı. Tekabül ettiği dönem lise ya da liseye başlayacak olan bir insanın zaman dilimi. Peki bu genç bu dönemde nasıl oluyor da bu kadar zararlı ürünle karşı karşıya gelebiliyor? Tadına bakabiliyor? Bağımlılık yapabilecek kadar kullanabiliyor? O yaştaki bir çocuk bu kadar parayı nereden buluyor? Aile bu kadar harcamanın nereye gittiğini, çocuğunun davranışlarındaki farklılığı, takıldığı ortamı anlayamıyor mu? Çocuğunu takip edemiyor mu?

Böyle bir duruma suç aramak için ilk önce aileden başlamak gerekiyor. Aile bu tür zararlı alışkanlıklardan koruyabilmek için çocuğuyla her zaman yakından ilgilenmeli, nerede, kimlerle takıldığını iyi gözlemlemelidir.

Ailelerin henüz küçük yaşlarda bu disiplini çocuklarınavermesi önemlidir.Aksi halde anne babalar önüne geçilemez bir halle karşı karşıyakalabilir.Çocuğunyanında bu tür zararlı maddeler kullanırken, “ben yaptım ama sen sakın yapma!” demek ironik bir durum olmaktan öteye geçmez. Pedagogların ortak görüşü, çocukların geleceğini çizebilmek için ilk önce onlara iyi bir model olmanız gerektiğidir. Türkiye’nin hatta dünyanın her yanından ailelere ilk önce bu bilinci edindirecek eğitimler verilmelidir. Bunun yüksek tahsilli bir okul bitirmekle hiçbir ilgisi yoktur. “Aile bilincini kazanılabilecek” bir eğitimle ilgisi vardır. Beyinsel birikimden çok, ruhsal birikimin artırılması ile alakalıdır. Herkese çocuk doğurmadan önce üzerinde iyi bir şekilde düşünebilme bilinci kazandırılmalıdır. Bu bilinç ise ancak ve ancak aile içinde doğar ve gelişir.

Evlenmek ve çocuk doğurmak geleneksel bir şey olmaktan çıkmalıdır ki, geçmişten gelen ve bunun üzerine dayalı ruhsal problemler gelecek nesle de yansımaya devam etmesin. Etrafta birbirine nefret kusan, her an birbirini öldürme hırsıyla yanıp tutuşan, gücünü elinde bulunan birkaç saçma sapan maddeden alan, boş gözlerle dünyaya bakan insanlar oluşmasın. Bu insanların da soylarını devam ettireceklerini düşünürsek, eksiklikten daha büyük eksiklikler doğacak demektir. Bu da çığırından çıkmış bir dünyadan başka hiçbir şeyi göstermemekte.

Kısacası, çocuk dünyaya getirmenin yanı sıra her anında onların ruhsal eksikliklerini tamamlayabiliyor olmamız gerekir. Manevi olarak her şeyimizi onlara odaklamamız lazım ki bunların olmadığı durumlarda çocuk, kendinde meydana gelen boşluğu kötü maddelerle gidermeye çalışmasın.

Unutmayın ki hayata umutla bakmayı yitiren, her parıltısı sönmüş gözün nedeni biziz. Hepimiz bu konuda suçluyuz. Bu dünyada tek başımıza olduğumuz düşüncesini silelim aklımızdan ve aksayan her noktada suçu kendimizde aramaya devam edelim.


Unutmayın ki bu sorumluluk bilinci, her bireyin önce kendini sorgulayabilmesiyle başlar. Zincirleme olarak devam eder. En güzel bağımlılık sevgidir ve zararlı bağımlılıkların bünyeye girmesine neden olan tek şey de bunun eksikliğidir. Karşınızdaki insana hiçbir şey değil, önce sevginizi verin.

Konular :