Dayatılan Hedefler Çocuğunuzu Mutlu Edecek mi?
Günümüzde çocukların eğitime başlama yaşının düşmesi, ailelerin daha bilinçlenmesi, rekabetin artması, herkesin eğitim konusunda nitelikli hale gelmesi koşulları oldukça zorlaştırdı.
Herkes çocuğa nasıl iyi test çözdürülür, nasıl ders çalıştırılır, nasıl iyi bir temel aldırılabilir bunu biliyor. Ödeme şartlarının da kolay olmasıyla aile çocuğuna erkenden yatırım yapıyor ve ya koleje gönderiyor ya dershaneyle destekliyor, ya özel ders aldırıyor veya da çok üstüne düşerek düzenli ders çalışmasını sağlıyor vs… Eskiden nadiren kulağımıza gelen ve o kadar da önemsenmeyen deneme sınavlarını şimdi çoğu aile takip ediyor ve çocuğunu ilkokuldan itibaren birinden alıp öbürüne götürüyor. Sonuç ise, 1-2 yanlış ve bu bir iki yanlışın bile üstüne gitmeye çalışan aileler… Derece yapabilecek kapasitede birbiriyle hırsla yarışan binlerce çocuk…
Şimdi çoğu, hırsla ve ne için yarıştığını bilmeden bütün konuları hatmetmeye çalışan bu kitleye bir büyük gelip soruyor (geleneksel olarak). “Hedef”in nedir çocuk? Cevap ise hepimizin bildiği üzere; doktor, mühendis, mimar, öğretmen olmak… Ya da en iyi diye nitelendirilen lise ve üniversitelerde okumak.
***
Bir şeyi hedeflemek gerçekten bu mudur? Belki bu olabilir. Ama körü körüne bağlı olunmadığı ve çocuk bilinçlenip kendi tercihini kendi yaptığı sürece bir hedef halini alabilir. Bir hedefi ifade ederken söylemeye çalıştığı şey aklında canlanmıyor ve kendini, yapısını ona uygun görmüyorsa bu kesinlikle hedef olmaz. O yüzden bir şeyi amaçlamak, çocuğu bunu belirlemeye itmek bu kadar küçük yaşlarda başlamamalı. Hedefin nasıl bir şey olduğunu öğrenmesi açısından bir şeye odaklansın çocuğum, ileride değiştirirse bu sorun olmaz diyen iyimser aileler varsa bu da iyi bir şey elbette.
Şimdi benim bir şeyi hedeflemek konusunda ne düşündüğüme gelirsek… Hedef ilk başlarda, bildiğimiz az miktarda seçeneğin arasından, belki en cazip, belki büyüklerimizin söylediği, belki de kulağımıza hoş gelen şeylerden biri için yaptığımız tercihtir. Sonrasında daha çok şey öğrenerek daha farklı şeyleri tercih edebileceğini gören bireyin, o zamana kadar ezberlediği hedeften yavaş yavaş uzaklaşmasıdır. Yeni farkındalıklar edindikçe kendini daha yatkın olduğu alana yöneltmeye çalışmasıdır. Ama bazılarının ise hala çevresinin kulaklarında çınlattığı hedefe tutunma çabasıdır. Çünkü hiç şüphesiz ki, etrafındaki insanlar zaten ona en iyisini en itibarlısını söylemiştir. Bu nedenle başka bir isteği olma olasılığını bile söyleyebilecek cesareti gösteremez. İçinde saklar, etrafındakilerin kendisinden beklediği performansı gösterdikten sonra asıl hayaline gidecek yolda yürümeye başlar.
Eğer içinden gelen şey buna müsaade ediyorsa… Çünkü bazı istekler her yaşta yapılabilecek türden olurken bazıları için ise iş işten çoktan geçmiştir. Sonrasında, daha erken yapabilecek olmanın verdiği pişmanlıkla hiç yapamamanın verdiği pişmanlık arasındaki duygu karmaşası ve eksiklik, doldurulamayacak bir boşluk halini alır.
Yaşadığımız çağ bu kadar değişkenlik gösterirken bir şeye sabit olarak bağımlı kalmak pek de mantıklı değil. Bu yüzden sadece bir şeyin hayalini gerçekleştirmek için hayatımızda yapabileceğimiz diğer güzel şeylerden kendimizi mahrum bırakıyorsak, bu hedefin bize katacağı bir şey olacağını söyleyemem. O yüzden şöyle demeliyim ki, hayatımız boyunca hedeflerimiz çoğalabilir, çeşitlenebilir, yön değiştirebilir. Önemli olan o anda neyi yapmak istiyorsak, hayatımızın diğer yönlerinden de çalmayarak onu başarmaya çalışmak “hedef” dediğimiz şeyi, korkulu rüya olmaktan çıkarır ve hepimizin severek başarmaya çalıştığı bir şeye dönüştürür.
Unutmayalım ki, yapmadığımız ve hayatımızdan çaldığımız her şey için önce kendimize sorumluyuz…
Özlem TOPALOĞLU