KÜLTÜR MANTARI - ÖZLEM TOPALOĞLU

Mutlu Olmaya Bir Türlü Enerji Bulamamıştık…

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 11.04.2012

Mutlu Olmaya Bir Türlü Enerji Bulamamıştık

Yine bir sabah kırgınlığını taşıyorduk üstümüzde, bir yerlere birkaç adım geç kalmışlığın verdiği acelecilikle, koşuşturuyorduk insanlara çarpa çarpa… Sadece ulaşmamız gereken yere odaklanmış kafamızla, ezberlemiş olduğumuz yolda hızla yürüyorduk. Bir aksilik çıkmadan çok önemli o yere, o işe, o kişiye yetişebilmekti amacımız.

Kazanmak için çabaladığımız bu yarışta, omuzlarımız tokuşuyor, ayaklarımız eziliyor, özenle giydiğimiz kıyafetler kırışıyor, kokular birbirine karışıyor, saçlar bozuluyordu fakat bu kadar şey yaşanmasına rağmen gözlerimiz bir defa bile denk gelmiyordu…

Şiddetli kalabalığın, şiddetli yalnızlıklarını giymiştik fakat başka bir şey var sanıyorduk üstümüzde. Güneş bile güldüremez olmuştu bizi. Aklımızda bulunan planlarımız ağır basıyordu, yüzümüz o kadar kasılmıştı ki zoraki bir tevazu bile gösteremiyorduk.

Sorun neydi?

Sorun insanların artık birbirlerine katlanamıyor olmasıydı. En küçük hata da birbirlerine patlıyordu insanlar, tartışmalar hiç bitmiyordu, toplu yaşamaya ayak uyduramıyorduk. Kaybetmediğimiz tek enerji, bitmeyen kavgalarımızdı. Mutlu olmaya bir türlü enerji bulamamıştık oysa…

Huzurdan saydığımız bir şey daha vardı: Kulaklarımızı dışarıdaki seslere kapatıp, yaşantımıza uydurduğumuz müzikler… Aynı sokaktan geçen binlerce insan vardı, kulaklarında farklı müziklerle o sokaktan geçen herkes farklı bir anı yaşıyordu. Her şeye açık olan organlarımızı, kapatacak o kadar çok şey buluyorduk ki… Belki de bunlar bizim kaçışlarımızdı. Kendimizden, tanıdıklarımızdan, tanımadıklarımızdan. Gözlerimiz, mantığı olmayan bir boşluğa dikilmiş bakıyor, kulaklarımızsa hep meşgul… Karşımızdakileri anlamak, empati kurabilmek, sabretmek hep sonra…

Halbuki hiçbir şey için hayatta aceleci olmasak, her anı sindirerek yaşasak, yürüdüğümüz kaldırımların bile bizde yarattığı etki bambaşka olabilirdi. Karşımızdaki insanlarda göreceğimiz her hücre, nefes alan bir dünya da yaşadığımızı anlatabilirdi bize. Böylece biz haricindeki varlıklara birer heykelmiş gibi davranmaktan vazgeçebilirdik…

Belki de bunun için tek yapmamız gereken, nasırlaşmış yüzlerimizden birkaç damla gözyaşı düşürüp, rahatlamaktır eve gittiğimizde. Gülmek sonrasında gelebilir, hiç gitmeyecekmiş gibi. Güçlü, gururlu duruşumuza sebep olan maskeyi çıkarıp bir kenara koymak, aynaya baktığımızda kendimize oynadığımız oyunlardan vazgeçmek, çare olabilir derdimize. Bize iyi gelebilecek tek şey, rol yapmamak, içten olmak…

Konular :